Hope I only leave good vibes on your living room floor
– Umarım sadece oturma odanızın zemininde iyi hisler bırakırım
It hurts so bad that I didn’t when you asked for more
– Daha fazla istediğin zaman yapmadığım için çok kötü acıyor
Your dad probably loves me more than he ever did now
– Baban muhtemelen beni her zamankinden daha çok seviyor.
‘Cause I finally got out
– Çünkü sonunda çıktım.
Yeah, we’re finally knocked down
– Evet, sonunda yere serildik.
‘Cause, sometimes it’s better that way
– Çünkü bazen böylesi daha iyi olur.
Gotta let it go so your heart don’t break
– Lazım o yüzden kalbini bozma bırak gitsin
‘Cause I love you
– Çünkü seni seviyorum
Yeah, baby, I love you
– Evet, bebeğim, seni seviyorum
Just this one time, hear what I’m tryna say
– Duymak hassas, duygusal ve kırılgan olduğum şey sadece bir kere söyle
Know you might not feel quite the same way
– Tam olarak aynı şekilde hissetmeyebileceğini biliyorum
But I love you
– Ama seni seviyorum
I tell you, I love you
– Sana söylüyorum, seni seviyorum
Why? Why wait to fight?
– Niçin? Neden savaşmak için bekliyorsun?
Give it a try
– Bir deneyin
Or I’ll say goodbye while it’s right
– Ya da her şey yolundayken elveda diyeceğim.
Can we save tears in your eyes?
– Gözlerindeki yaşlardan kurtulabilir miyiz?
I’m making you cry
– Seni ağlatıyorum.
Why wait to hate? Can we save love?
– Neden nefret etmeyi bekliyorsun? Aşkı kurtarabilir miyiz?
I fell in, I’m falling, I’m for you
– Düştüm, düşüyorum, senin için
I can’t let you fall through the floor too
– Senin de yere düşmene izin veremem.
It’s a gamble to take any more of you
– Daha fazla almak için bir kumar
(It’s a gamble to take-take more of you)
– (Daha fazlasını almak için bir kumar)
Still in my mind sometimes, I must admit it
– Hala aklımda bazen, itiraf etmeliyim
Like it’s a crime on trial, I got acquitted
– Sanki yargılanan bir suçmuş gibi, beraat ettim
Me and you wasn’t meant, we wasn’t fitted
– Ben ve sen kasten değildik, uygun değildik
Like it’s a glove, I hated to admit it
– Sanki bir eldiven gibi, itiraf etmekten nefret ettim
‘Cause obviously we go back
– Çünkü belli ki geri dönüyoruz.
So why would we ruin that?
– Peki bunu neden mahvedelim?
In too deep, we’re rearranged
– Çok derinlerde, yeniden düzenlendik
Now you wanna ask for names
– Şimdi isim sormak istiyorsun.
We can’t let this fruit go bad
– Bu meyvenin bozulmasına izin veremeyiz.
Sayin’ things we can’t take back
– Geri alamayacağımız şeyleri söylemek
In too deep, we’re rearranged
– Çok derinlerde, yeniden düzenlendik
Say you feel the same
– Aynı şeyi hissettiğini söyle
Why? Why wait to fight?
– Niçin? Neden savaşmak için bekliyorsun?
Give it a try
– Bir deneyin
Or I’ll say goodbye while it’s right
– Ya da her şey yolundayken elveda diyeceğim.
Can we save tears in your eyes?
– Gözlerindeki yaşlardan kurtulabilir miyiz?
I’m watching you cry
– Seni ağlarken izliyorum.
Why wait to hate? Can we save love?
– Neden nefret etmeyi bekliyorsun? Aşkı kurtarabilir miyiz?
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.