He did it
– O yaptı
He did it
– O yaptı
Este’s a friend of mine
– Este benim bir arkadaşım
We meet up every Tuesday night for dinner and a glass of wine
– Her Salı gecesi akşam yemeği ve bir kadeh şarap için buluşuyoruz
Este’s been losin’ sleep
– Este uykusunu kaçırıyor.
Her husband’s been actin’ different, and it smells like infidelity
– Kocası farklı davranıyor ve aldatma gibi kokuyor
She says, “That ain’t my merlot on his mouth
– Diyor ki, ” bu onun ağzındaki merlot değil
“That ain’t my jewelry on our joint account”
– “Bu bizim ortak hesabımızdaki mücevherlerim değil”
No, there ain’t no doubt
– Hayır, hiç şüphe yok
I think I’m gonna call him out
– Sanırım onu çağıracağım.
She says, “I think he did it, but I just can’t prove it”
– Diyor ki, ” sanırım yaptı, ama bunu kanıtlayamıyorum”
I think he did it, but I just can’t prove it
– Sanırım o yaptı, ama bunu kanıtlayamıyorum
I think he did it, but I just can’t prove it
– Sanırım o yaptı, ama bunu kanıtlayamıyorum
No, no body, no crime
– Hayır, ceset yok, suç yok
But I ain’t lettin’ up until the day I die
– Ama öleceğim güne kadar izin vermeyeceğim.
No, no
– Hayır, hayır
I think he did it
– Sanırım o yaptı
No, no
– Hayır, hayır
He did it
– O yaptı
Este wasn’t there
– Este orada değildi
Tuesday night at Olive Garden at her job or anywhere
– Salı gecesi Olive Garden’da işinde ya da başka bir yerde
He reports his missing wife
– Kayıp karısını rapor ediyor
And I noticed when I passed his house
– Ve evinin önünden geçerken fark ettim
His truck has got some brand new tires
– Kamyonunda yepyeni lastikler var.
And his mistress moved in
– Ve metresi taşındı
Sleeps in Este’s bed and everything
– Este’nin yatağında ve her şeyde uyur
No, there ain’t no doubt
– Hayır, hiç şüphe yok
Somebody’s gonna catch him out, ’cause
– Biri onu yakalayacak, çünkü
I think he did it, but I just can’t prove it (he did it)
– Sanırım yaptı, ama bunu kanıtlayamıyorum (o yaptı)
I think he did it, but I just can’t prove it (he did it)
– Sanırım yaptı, ama bunu kanıtlayamıyorum (o yaptı)
I think he did it, but I just can’t prove it
– Sanırım o yaptı, ama bunu kanıtlayamıyorum
No, no body, no crime
– Hayır, ceset yok, suç yok
But I ain’t lettin’ up until the day I die
– Ama öleceğim güne kadar izin vermeyeceğim.
No, no
– Hayır, hayır
I think he did it
– Sanırım o yaptı
No, no
– Hayır, hayır
He did it
– O yaptı
Good thing my daddy made me get a boating license when I was fifteen
– İyi ki babam on beş yaşımdayken tekne ruhsatı almamı sağladı.
And I’ve cleaned enough houses to know how to cover up a scene
– Ve bir sahneyi nasıl örtbas edeceğimi bilmek için yeterince ev temizledim
Good thing Este’s sister’s gonna swear she was with me (she was with me, dude)
– İyi ki este’nin kız kardeşi benimle olduğuna yemin edecek (benimle birlikteydi, dostum)
Good thing his mistress took out a big life insurance policy
– İyi ki metresi büyük bir hayat sigortası poliçesi aldı
They think she did it, but they just can’t prove it
– Onun yaptığını düşünüyorlar, ama bunu kanıtlayamıyorlar
They think she did it, but they just can’t prove it
– Onun yaptığını düşünüyorlar, ama bunu kanıtlayamıyorlar
She thinks I did it, but she just can’t prove it
– Benim yaptığımı düşünüyor ama bunu kanıtlayamıyor.
No, no body, no crime
– Hayır, ceset yok, suç yok
I wasn’t lettin’ up until the day he
– O güne kadar izin vermedim.
No, no body, no crime
– Hayır, ceset yok, suç yok
I wasn’t lettin’ up until the day he
– O güne kadar izin vermedim.
No, no body, no crime
– Hayır, ceset yok, suç yok
I wasn’t lettin’ up until the day he died
– Öldüğü güne kadar izin vermedim.
Taylor Swift Feat. Haim – no body, no crime İngilizce Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.