Skeletons
– İskelet
I’ve been going out of my mind
– Aklımdan çıkıyordum.
‘Cause you’re giving way too much adrenaline, hold the line
– Çünkü çok fazla adrenalin veriyorsun, çizgiyi koru
I heard a little bump in the night
– Gece küçük bir yumru duydum
Although it’s good on paper
– Kağıt üzerinde iyi olmasına rağmen
On occasion we collide (we collide)
– Bazen çarpışırız (çarpışırız)
Skeletons
– İskelet
I’m finding it hard to pass the time, without you (skeletons)
– Sensiz zaman geçirmekte zorlanıyorum (iskeletler)
You spell it all out in black and white, I’m down
– Her şeyi siyah beyaz heceliyorsun, ben düştüm
You’ve got something dark that I like
– Sevdiğim karanlık bir şeyin var.
But I can’t quite put my pinkie on it
– Ama serçe parmağımı tam olarak koyamıyorum.
Got a good appetite for a bad reputation
– Kötü bir üne sahip olmak için iyi bir iştahım var
But I don’t wanna be just another one of your (skeletons)
– Ama senin iskeletlerinden biri olmak istemiyorum)
Six-feet deep like (skeletons)
– İskeletler) gibi altı metre derinliğinde)
Could’ve been so sweet but (skеletons)
– Çok tatlı olabilirdi ama (iskeletler)
Fasten your seatbеlts, call the police when I start to believe it (skeletons)
– Kemerlerinizi bağlayın, inanmaya başladığımda polisi arayın (iskeletler)
Everybody ’round here’s got (skeletons)
– Buradaki herkesin (iskeletler) var)
Everybody ’round here’s got (skeletons)
– Buradaki herkesin (iskeletler) var)
One at a time, they all appear
– Her seferinde bir, hepsi görünür
Your cards close to your chest (chest)
– Kartlarınız göğsünüze yakın (göğüs)
You tell me that it’s all for the best (best)
– Bana her şeyin en iyisi olduğunu söyle (en iyisi)
Just rumours, from losers
– Sadece söylentiler, kaybedenlerden
What I don’t know can’t hurt me I guess
– Bilmediğim şey bana zarar veremez sanırım.
I feel the need to question your past
– Geçmişini sorgulama ihtiyacı hissediyorum.
Like how many exes you’ve had
– Kaç tane eski sevgilin olduğu gibi
Our future’s all kombucha
– Geleceğimiz tüm kombucha
But we never trust the weather forecast
– Ama hava tahminlerine asla güvenmiyoruz
I’m finding it hard to pass the time, without you (skeletons)
– Sensiz zaman geçirmekte zorlanıyorum (iskeletler)
You spell it all out in black and white, I’m down
– Her şeyi siyah beyaz heceliyorsun, ben düştüm
You’ve got something dark that I like
– Sevdiğim karanlık bir şeyin var.
But I can’t quite put my pinkie on it
– Ama serçe parmağımı tam olarak koyamıyorum.
Got a good appetite for a bad reputation
– Kötü bir üne sahip olmak için iyi bir iştahım var
But I don’t wanna be just another one of your (skeletons)
– Ama senin iskeletlerinden biri olmak istemiyorum)
Six-feet deep like (skeletons)
– İskeletler) gibi altı metre derinliğinde)
Could’ve been so sweet but (skeletons)
– Çok tatlı olabilirdi ama (iskeletler)
Fasten your seatbelts, call the police when I start to believe it (skeletons)
– Kemerlerinizi bağlayın, inanmaya başladığımda polisi arayın (iskeletler)
Everybody round here’s got (skeletons)
– Buradaki herkes var (iskeletler)
Everybody round here’s got (skeletons)
– Buradaki herkes var (iskeletler)
One at a time, they all appear
– Her seferinde bir, hepsi görünür
But I don’t wanna be just another one of your (skeletons)
– Ama senin iskeletlerinden biri olmak istemiyorum)
You’re six-feet deep like (skeletons)
– İskeletler gibi altı metre derinliğindesin)
Could’ve been so sweet but (skeletons)
– Çok tatlı olabilirdi ama (iskeletler)
Better fasten your seatbelts, call the police when I start to believe it (skeletons)
– Kemerlerinizi bağlayın, inanmaya başladığımda polisi arayın (iskeletler)
Everybody ’round here’s got (skeletons)
– Buradaki herkesin (iskeletler) var)
Everybody ’round here’s got (skeletons)
– Buradaki herkesin (iskeletler) var)
Everybody ’round here’s got
– Herkes burada
Skeletons
– İskelet
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.