Wait ’til you’re announced
– Duyurulana kadar bekle .
We’ve not yet lost all our graces
– Henüz tüm zarafetlerimizi kaybetmedik
The hounds will stay in chains
– Av Köpekleri zincirlerde kalacak
Look upon Your Greatness and she’ll send the call out
– Büyüklüğüne bak ve o bir çağrı gönderecek
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Send the call out
– Çağrıyı gönder
Call all the ladies out, they’re in their finery
– Tüm bayanları çağır, onlar kendi inceliklerinde
A hundred jewels on throats
– Boğazlarında yüz mücevher
A hundred jewels between teeth
– Dişler arasında yüz mücevher
Now bring my boys in
– Şimdi adamlarımı getirin.
Their skin in craters like the moon
– Ay gibi kraterlerde derileri
The moon we love like a brother
– Bir kardeş gibi sevdiğimiz ay
While he glows through the room
– Odanın içinde parlarken
Dancing around the lies we tell
– Söylediğimiz yalanların etrafında dans etmek
Dancing around big eyes as well, oh
– Büyük gözlerin etrafında dans etmek de, oh
Even the comatose
– Komada bile
They don’t dance and tell
– Dans etmiyorlar ve söylemiyorlar
We live in cities
– Şehirlerde yaşıyoruz
You’ll never see onscreen
– Ekranda asla görmeyeceksin
Not very pretty, but we sure know how to run things
– Çok güzel değil, ama biz emin şeyler çalıştırmak için biliyorum
Living in ruins
– Harabelerde yaşamak
Of a palace within my dreams
– Rüyalarımın içinde bir saray
And you know
– Ve biliyorsun
We’re on each other’s team
– Birbirimizin takımındayız.
I’m kinda over getting told to throw my hands up in the air
– Ellerimi havaya kaldırmam söylendi.
So there
– Yani orada
So all the cups got broke
– Böylece tüm bardaklar kırıldı
Shards beneath our feet
– Ayaklarımızın altındaki kırıklar
But it wasn’t my fault
– Ama benim hatam değildi.
And everyone’s competing
– Ve herkes yarışıyor
For a love they won’t receive
– Bir aşk için almazlar
‘Cause what this palace wants is release
– Çünkü bu sarayın istediği serbest bırakılmak.
We live in cities
– Şehirlerde yaşıyoruz
You’ll never see onscreen
– Ekranda asla görmeyeceksin
Not very pretty, but we sure know how to run things
– Çok güzel değil, ama biz emin şeyler çalıştırmak için biliyorum
Living in ruins
– Harabelerde yaşamak
Of a palace within my dreams
– Rüyalarımın içinde bir saray
And you know
– Ve biliyorsun
We’re on each other’s team
– Birbirimizin takımındayız.
I’m kinda over getting told to throw my hands up in the air
– Ellerimi havaya kaldırmam söylendi.
So there
– Yani orada
I’m kinda older than I was when I reveled without a care
– Ben bir bakım olmadan reveled zaman olduğumdan biraz daha yaşlıyım
So there
– Yani orada
We live in cities
– Şehirlerde yaşıyoruz
You’ll never see onscreen
– Ekranda asla görmeyeceksin
Not very pretty, but we sure know how to run things
– Çok güzel değil, ama biz emin şeyler çalıştırmak için biliyorum
Living in ruins
– Harabelerde yaşamak
Of a palace within my dreams
– Rüyalarımın içinde bir saray
And you know
– Ve biliyorsun
We’re on each other’s team
– Birbirimizin takımındayız.
We’re on each other’s team
– Birbirimizin takımındayız.
And you know
– Ve biliyorsun
We’re on each other’s team
– Birbirimizin takımındayız.
We’re on each other’s team
– Birbirimizin takımındayız.
And you know, and you know, and you know
– Ve biliyorsun, ve biliyorsun, ve biliyorsun
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.