Something’s in the-
– İçinde bir şey var-
Something’s in the air right now
– Şu anda havada bir şey var.
Like I’m losing track of time (time, time)
– Zamanın izini kaybediyormuşum gibi (zaman, zaman)
Like I don’t really care right now, but maybe that’s fine
– Şu an gerçekten umurumda değil gibi, ama belki de sorun değil
You weren’t even there that day
– O gün orada bile değildin.
I was waitin’ on you (you, you)
– Seni bekliyordum (sen, sen)
I wondered if you aware that day was the last straw for me and I know
– O günün benim için bardağı taşıran son damla olduğunu biliyor musun diye merak ettim ve biliyorum
I sent you flowers
– Sana çiçek gönderdim
Did you even care?
– Hiç düşündünüz mü?
You ran the shower and left them by the stairs
– Sen duş koştu ve merdivenlerden onları terk
Ooh-ooh-ooh, ooh, ooh
– Ooh-ooh-ooh, ooh, ooh
Ay-ay-ay-ay, ay, ay
– Ay-ay-ay-ay, ay, ay
Thought you had your shit together, but damn, I was wrong (wrong)
– Bokunu bir araya getirdiğini sanıyordum, ama lanet olsun, yanılmışım (yanlış)
You ain’t nothin’ but a lost cause (cause, cause)
– Ben (neden hiçbir şey ama ümitsiz vaka değilsin, neden)
And this ain’t nothin’ like it once was (was, was)
– Ve bu bir zamanlar olduğu gibi bir şey değil (oldu, oldu)
I know you think you’re such an outlaw
– Böyle bir kanun kaçağı olduğunu düşündüğünü biliyorum.
But you got no job (job)
– Ama işin yok (iş)
You ain’t nothin’ but a lost cause (cause)
– Sen kayıp bir nedenden başka bir şey değilsin (çünkü)
And this ain’t nothin’ like it oncе was (was)
– Ve bu bir zamanlar olduğu gibi bir şey değil (oldu)
I know you think you’re such an outlaw
– Böyle bir kanun kaçağı olduğunu düşündüğünü biliyorum.
But you got no job
– Ama iş güç yok
I used to think you were shy (shy)
– Utangaç olduğunu düşünürdüm (utangaç)
But maybe you just had nothing on your mind
– Ama belki de aklında hiçbir şey yoktu
Maybe you were thinkin’ ’bout yourself all the time
– Belki de sürekli kendini düşünüyordun.
I used to wish you were mine (mine)
– Eskiden benim olmanı isterdim (benim)
But that was way before I realized
– Fark ettim önce ama bu şekilde oldu
Someone like you would always be so easy to find
– Senin gibi birini bulmak her zaman çok kolay olurdu
So easy (so easy)
– Çok kolay (çok kolay)
He-hee, mm-mm-mm, mm
– He-hee, mm-mm-mm, mm
Gave me no flowers
– Bana hiç çiçek verdi
Wish I didn’t care
– Umurumda değildi keşke
You’d been gone for hours
– Saatlerdir yoktun.
Could be anywhere
– Her yerde olabilir
Ooh, ooh-ooh, ooh-ooh
– Ooh, ooh-ooh, ooh-ooh
Ah-ah-ah-ah-ah
– Ah-ah-ah-ah-ah
Thought you would’ve grown eventually, but you proved me wrong (Wrong)
– Sonunda büyüyeceğini düşündüm ,ama beni yanlış kanıtladın (yanlış)
You ain’t nothing but a lost cause (cause)
– Sen kayıp bir nedenden başka bir şey değilsin (neden)
And this ain’t nothing like it once was (was)
– Ve bu bir zamanlar olduğu gibi bir şey değil (oldu)
I know you think you’re such an outlaw (yeah)
– Böyle bir kanun kaçağı olduğunu düşündüğünü biliyorum (Evet)
But you got no job (no job)
– Ama işin yok (iş yok)
You ain’t nothing but a lost cause (cause)
– Sen kayıp bir nedenden başka bir şey değilsin (neden)
And this ain’t nothing like it once was (was)
– Ve bu bir zamanlar olduğu gibi bir şey değil (oldu)
I know you think you’re such an outlaw (think you’re such an outlaw)
– Böyle bir kanun kaçağı olduğunu düşündüğünü biliyorum (böyle bir kanun kaçağı olduğunu düşünüyorum)
But you got no job
– Ama iş güç yok
What did I tell you?
– Sana ne demiştim?
Don’t get complacent
– Kendini beğenmiş olmayın
It’s time to face it now, na-na, na-na, na-na
– Şimdi yüzleşmenin zamanı geldi, na-na, na-na, na-na
What did I tell you?
– Sana ne demiştim?
Don’t get complacent
– Kendini beğenmiş olmayın
It’s time to face it now, na-na-na
– Şimdi yüzleşmenin zamanı geldi, na-na-na
Billie Eilish – Lost Cause İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.