I tapped on your window on your darkest night
– En karanlık gecende pencerene dokundum
The shape of you was jagged, and weak
– Senin şeklin pürüzlü ve zayıftı
There was nowhere for me to stay, but I stayed anyway
– Kalacak hiçbir yerim yoktu, ama yine de kaldım
And if I would’ve known how many pieces you had crumbled into
– Ve eğer kaç parçaya ayrıldığını bilseydim
I might have let them lay
– Yatmalarına izin verebilirdim.
Are you really gonna talk about timin’, in times like these?
– Böyle zamanlarda gerçekten timin’den mi bahsedeceksin?
And let all your damage, damage me?
– Ve tüm hasarların bana zarar versin mi?
And carry your baggage up my street?
– Ve bagajlarını benim sokağımda mı taşıyacaksın?
And make me your future history? It’s time
– Ve bana geleceğin tarihini mi yazacaksın? Zamanı geldi
You’ve come a long way
– Uzun bir yol katettin
Open the blinds, let me see your face
– Panjurları aç, yüzünü görmeme izin ver
You wouldn’t be the first renegade to need somebody
– Birine ihtiyacı olan ilk hain sen olmazdın.
Is it insensitive for me to say
– Bunu söylemek benim için duyarsız mı
“Get your shit together, so I can love you?”
– “Eşyalarını topla, böylece seni sevebilir miyim?”
Is it really your anxiety that stops you from givin’ me everythin’
– Bana her şeyi vermeni engelleyen gerçekten senin endişen mi?
Or do you just not want to?
– Yoksa istemiyor musun?
I tapped on your window on your darkest night
– En karanlık gecende pencerene dokundum
The shape of you was jagged, and weak
– Senin şeklin pürüzlü ve zayıftı
There was nowhere for me to stay, but I stayed anyway
– Kalacak hiçbir yerim yoktu, ama yine de kaldım
You fire off missiles ’cause you hate yourself
– Kendinden nefret ettiğin için füzeleri ateşliyorsun.
But do you know you’re demolishin’ me?
– Ama bana demolishin’ olduğunu biliyor musunuz?
And then you squeeze my hand as I’m about to leave
– Ve sonra ben gitmek üzereyken elimi sıkıyorsun
Are you really gonna talk about timin’, in times like these?
– Böyle zamanlarda gerçekten timin’den mi bahsedeceksin?
And let all your damage, damage me?
– Ve tüm hasarların bana zarar versin mi?
And carry your baggage up my street?
– Ve bagajlarını benim sokağımda mı taşıyacaksın?
And make me your future history? It’s time
– Ve bana geleceğin tarihini mi yazacaksın? Zamanı geldi
You’ve come a long way
– Uzun bir yol katettin
Open the blinds, let me see your face
– Panjurları aç, yüzünü görmeme izin ver
You wouldn’t be the first renegade to need somebody
– Birine ihtiyacı olan ilk hain sen olmazdın.
Is it insensitive for me to say
– Bunu söylemek benim için duyarsız mı
“Get your shit together, so I can love you?”
– “Eşyalarını topla, böylece seni sevebilir miyim?”
Is it really your anxiety that stops you from givin’ me everythin’
– Bana her şeyi vermeni engelleyen gerçekten senin endişen mi?
Or do you just not want to?
– Yoksa istemiyor musun?
And if I would have known
– Ve eğer bilseydim
How sharp the pieces were you crumbled into
– Ne kadar keskin parçalara ayrıldın
I might have let them lay
– Yatmalarına izin verebilirdim.
Are you really gonna talk about timin’, in times like these?
– Böyle zamanlarda gerçekten timin’den mi bahsedeceksin?
And let all your damage, damage me?
– Ve tüm hasarların bana zarar versin mi?
And carry your baggage up my street?
– Ve bagajlarını benim sokağımda mı taşıyacaksın?
And make me your future history? It’s time
– Ve bana geleceğin tarihini mi yazacaksın? Zamanı geldi
You’ve come a long way
– Uzun bir yol katettin
Open the blinds, let me see your face
– Panjurları aç, yüzünü görmeme izin ver
You wouldn’t be the first renegade to need somebody
– Birine ihtiyacı olan ilk hain sen olmazdın.
To need somebody, to need somebody
– Biri lazım biri lazım
To need somebody, to need
– Birine ihtiyacım var, ihtiyacım var
(Are you really gonna talk about timin’, in times like these?)
– (Gerçekten böyle zamanlarda timin’den bahsedecek misin?)
Is it insensitive for me to say (And let all your damage, damage me?)
– Söylemek benim için duyarsız mı (ve tüm hasarınızın bana zarar vermesine izin verin)?)
“Get your shit together” (And carry your baggage up my street?)
– “Bokunu topla “(ve bagajını sokağıma taşı?)
So I can love you?” (And make me your future history? It’s time)
– Bu yüzden seni sevebilir miyim?”(Ve bana gelecekteki tarihinizi yapın? Zamanı geldi)
Is it really your anxiety that stops me from (You’ve come a long way, open the blinds, let me see your face)
– Beni durduran gerçekten endişen mi (uzun bir yol kat ettin, panjurları aç, yüzünü görmeme izin ver)
Givin’ me everythin’, or do you not just want to? (You wouldn’t be the first renegade to need somebody)
– Bana her şeyi veriyor musun, yoksa sadece istemiyor musun? (Birine ihtiyaç duyan ilk hain olmazdın)
Big Red Machine Feat. Taylor Swift – Renegade İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.