Put on my blue suede shoes, and I boarded the plane
– Mavi süet ayakkabılarımı giy ve uçağa bindim
Touched down in the land of the Delta
– Deltanın topraklarına dokundu
Blues, in the middle of the pouring rain
– Blues, sağanak yağmurun ortasında
W.C. Handy – won’t you look down over me
– W. C. Handy-bana bakmayacak mısın
Yeah! I got a first class ticket, but I’m as blue as a girl can be
– Evet! Birinci sınıf bir biletim var, ama bir kızın olabileceği kadar maviyim
Then I’m walking in Memphis
– Sonra Memphis’te yürüyeceğim.
I was walking with my feet ten feet off of Beale
– Beale’den on metre uzakta ayaklarımla yürüyordum
Walking in Memphis
– Memphis yürüyüş
But do I really feel the way I feel?
– Ama gerçekten hissettiğim gibi hissediyor muyum?
Saw the ghost of Elvis, on Union Avenue
– Union Avenue’de Elvis’in hayaletini gördüm
Followed him up to the gates of Graceland
– Graceland kapılarına kadar onu takip
I watched him walk right through
– Onun içinden geçmesini izledim.
Now secured that I did not see him
– Şimdi onu görmediğimden emin oldum
He just hovered around his tomb
– Mezarının etrafında geziniyordu.
There’s a pretty little thing, waiting for the King
– Güzel bir şey var, Kralı bekliyor
Down in the Jungle Room
– Aşağı Orman odasında
When I was walking in Memphis
– Memphis’te yürürken
Walking with my feet ten feet off of Beale
– Beale kapalı ayaklarım on metre ile yürüyüş
Walking in Memphis
– Memphis yürüyüş
But do I really feel the way I feel?
– Ama gerçekten hissettiğim gibi hissediyor muyum?
Walking in Memphis
– Memphis yürüyüş
I was walking with my feet ten feet off of Beale
– Beale’den on metre uzakta ayaklarımla yürüyordum
Walking in Memphis
– Memphis yürüyüş
But do I really feel the way I feel?
– Ama gerçekten hissettiğim gibi hissediyor muyum?
They’re got catfish on the table
– Masada yayın balığı var.
They’re got gospel in the air
– Havada müjde var.
Reverend Green be glad to see you
– Peder Green sizi gördüğüme sevindim.
When you haven’t got a prayer
– Dua etmediğin zaman
But boy you’ve got a prayer in Memphis
– Ama Oğlum Memphis’te bir dua var
Now Gabriel plays piano, every Friday at the Hollywood
– Şimdi Gabriel her Cuma Hollywood’da piyano çalıyor
And they brought me down to see him
– Ve beni onu görmeye getirdiler.
And they asked me if I would
– Eğer bana teklif ettiler
Do a little number, and I sang with all my might
– Küçük bir numara yap ve tüm gücümle şarkı söyledim
He said: Tell me are you a Christian child?
– Dedi ki: söyle bana, sen Hıristiyan bir çocuk musun?
And I said, man I am tonight
– Ve dedim ki, dostum, bu gece buradayım.
Walking in Memphis
– Memphis yürüyüş
I was walking with my feet ten feet off of Beale
– Beale’den on metre uzakta ayaklarımla yürüyordum
Walking in Memphis
– Memphis yürüyüş
But do I really feel the way I feel?
– Ama gerçekten hissettiğim gibi hissediyor muyum?
Walking in Memphis
– Memphis yürüyüş
I was walking with my feet ten feet off of the Beale
– Ben Beale kapalı ayaklarımı on metre ile yürüyordu
Walking in Memphis
– Memphis yürüyüş
But do I really feel the way I feel?
– Ama gerçekten hissettiğim gibi hissediyor muyum?
Put on my blue suede shoes
– Mavi süet ayakkabılarımı giy
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.