I think it’s time you brought your face
– Sanırım yüzünü getirmenin zamanı geldi.
Across the railroad to my place
– Demiryolunun karşısındaki evime.
I can’t share this whiskey with ya through the phone
– Bu viskiyi seninle telefonda paylaşamam.
And if we drink enough of it
– Ve eğer yeterince içersek
You might just get me to admit
– İtiraf etmemi sağlayabilirsin.
That I never knew quite how to be alone
– Nasıl yalnız kalacağımı hiç bilmediğimi
We can sit on my back steps
– Sırtımda oturabiliriz.
And intertwine our fingertips
– Ve parmak uçlarımızı iç içe geçirin
While you talk about the nice things that you once had
– Bir zamanlar sahip olduğun güzel şeylerden bahsederken
If the turntable still starts
– Döner tabla hala başlıyorsa
You can teach me how to waltz
– Bana vals yapmayı öğretebilirsin.
And I’ll teach ya how to feel really, really bad
– Ve sana gerçekten, gerçekten kötü hissetmeyi öğreteceğim.
Sometimes the wound hurts powerful and deep
– Bazen yara güçlü ve derin acıyor
But sometimes you just got to let that sucker bleed
– Ama bazen o enayinin kanamasına izin vermelisin.
When the sun drags in the day
– Güneş gün içinde sürüklendiğinde
You’ll be a thousand miles away
– Bin mil uzakta olacaksın.
In the hour of my deepest need
– En derin ihtiyacım olan saatte
Well they pile up around you
– Senin etrafında yığılıyorlar.
Good and evil things you do
– Yaptığın iyi ve kötü şeyler
And the piles grow up higher with every breath
– Ve yığınlar her nefeste daha da büyür
When you’re down between two mountains
– İki dağın arasındayken
And you’re 28 and counting
– Ve sen 28 yaşındasın ve sayıyorsun
Past the valley of the shadow… Death
– Gölgenin vadisini geçince … Ölüm
We can watch the silver moon
– Gümüş ayı izleyebiliriz.
And I’ll fall asleep too soon
– Ve çok erken uyuyacağım
While the porch light draws the horse flies to their fate
– Sundurma ışığı atı çekerken kaderlerine uçar
Yeah, sometimes your company
– Evet, bazen şirketin
Is just the thing to comfort me
– Bu sadece beni rahatlatacak bir şey
But other times all I can do is just sit and wait
– Ama diğer zamanlarda tek yapabileceğim oturup beklemek.
Sometimes the wound hurts powerful and deep
– Bazen yara güçlü ve derin acıyor
But sometimes you just got to let that sucker bleed
– Ama bazen o enayinin kanamasına izin vermelisin.
When the sun drags in the day
– Güneş gün içinde sürüklendiğinde
You’ll be a thousand miles away
– Bin mil uzakta olacaksın.
In the hour of my deepest need
– En derin ihtiyacım olan saatte
Ezra Furman – Hour Of Deepest Need İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.