Kehlani – Altar İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Fresh white flowers and a new tea light
– Taze beyaz çiçekler ve yeni bir çay ışığı
Nine cups of water, still water
– Dokuz bardak su, durgun su
Soon I’ll see your face
– Yakında yüzünü göreceğim.
Don’t know why I ever thought you were far away
– Neden uzakta olduğunu düşündüğümü bilmiyorum.
I should’ve known better
– Daha iyi bilmeliydim

If I set a flame and I call your name
– Eğer bir alev yakarsam ve adını söylersem
I’ll fix you a plate, we can go to dinner
– Sana bir tabak hazırlayayım, yemeğe gidebiliriz.
We can share a meal your way
– Senin istediğin gibi bir yemeği paylaşabiliriz.
And I’ll play you the songs that you used to play
– Ve sana eskiden çaldığın şarkıları çalacağım.

So I put you on the altar, stay just a little bit longer, woah
– Bu yüzden seni sunağa koydum, biraz daha kal, woah
Laid it out for ya’, thought I felt you before
– Senin için hazırladım, seni daha önce hissettiğimi sandım.
Now you’re closer, closer, woah
– Artık daha yakınsın, daha yakın, woah
So I put you on the altar, stay just a little bit longer, woah
– Bu yüzden seni sunağa koydum, biraz daha kal, woah
Laid it out for ya’, thought I felt you before
– Senin için hazırladım, seni daha önce hissettiğimi sandım.
Now you’rе closer, closer, woah, woah
– Şimdi daha yakınız, daha yakınız, vay, vay

Holdin’ on to things you told me
– Bana söylediğin şeyleri saklıyorum.
Holdin’ on to drеams you showed me
– Bana gösterdiğin rüyalara tutunmak
Holdin’ on to anything from you
– Bir şey için sizden kaçırıyor
That you’ve been leaving here
– Buradan ayrıldığını
Now I believe I swear
– Şimdi inanıyorum yemin ederim
I can smell your perfume
– Parfümünün kokusunu alabiliyorum.
Picking up your signal like a phonebooth
– Sinyalini bir telefon botu gibi alıyorum.
Keeping you alive and I do it ’cause I want to
– Seni hayatta tutmak ve bunu yapmak istediğim için yapıyorum.

If I set a flame and I call your name
– Eğer bir alev yakarsam ve adını söylersem
I’ll fix you a plate, we can go to dinner
– Sana bir tabak hazırlayayım, yemeğe gidebiliriz.
We can share a meal your way
– Senin istediğin gibi bir yemeği paylaşabiliriz.
And I’ll play you the songs that you used to play
– Ve sana eskiden çaldığın şarkıları çalacağım.

So I put you on the altar, stay just a little bit longer, woah
– Bu yüzden seni sunağa koydum, biraz daha kal, woah
Laid it out for ya’, thought I felt you before
– Senin için hazırladım, seni daha önce hissettiğimi sandım.
Now you’re closer, closer, woah (now you’re closer)
– Şimdi daha yakınsın, daha yakınsın, woah (şimdi daha yakınsın)
So I put you on the altar, stay just a little bit longer, woah
– Bu yüzden seni sunağa koydum, biraz daha kal, woah
Laid it out for ya’, thought I felt you before
– Senin için hazırladım, seni daha önce hissettiğimi sandım.
Now you’re closer, closer, woah, woah (closer)
– Şimdi daha yakınız, daha yakınız, woah, woah (daha yakın)




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın