Justin Bieber Feat. TroyBoi – Red Eye İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Hoppin’ on the red eye
– Kırmızı göze atlamak
Hoppin’ on the red eye
– Kırmızı göze atlamak
I can rest assured knowing you’re on the other end of it
– Bunun diğer ucunda olduğunu bildiğimden emin olabilirim.
Looking forward to the descent and then you’re out
– İnişi dört gözle bekliyorum ve sonra sen dışarıdasın
See you when I touch down
– Aşağıya indiğimde görüşürüz.

You’re my champagne
– Sen benim şampanyamsın.
You make me pop off everywhere like confetti (yeah)
– Beni her yere konfeti gibi fırlatıyorsun (evet)
I know it seems strange
– Garip göründüğünü biliyorum.
I seen you last night and I miss you already (yeah)
– Dün gece seni gördüm ve şimdiden özledim (evet)
My bed is depressed (depressed)
– Yatağım depresyonda (depresif)
My pillow’s a victim (hmm, hmm)
– Yastığım kurban (hmm, hmm)
Got me in chills while my hands are sweaty (B-O-I)
– Ellerim terliyken beni ürpertti (B-O-I)

And I gotta fly out
– Ve uçmam gerek
Hate you got me strung-out
– Beni sinirlendirmenden nefret ediyorum.
And I gotta fly out
– Ve uçmam gerek
Hate you got me strung-out, oh-ooh
– Beni sinirlendirmenden nefret ediyorum, oh-ooh
Only been ten hours but my sanity is gone
– Sadece on saat oldu ama aklım gitti.

Hoppin’ on the red eye
– Kırmızı göze atlamak
Hoppin’ on the red eye (big bag, oh, big-big)
– Kırmızı göze atlamak (büyük çanta, oh, büyük-büyük)
Hoppin’ on the red eye (hey, big bag, big-big)
– Kırmızı göze atlamak (hey, büyük çanta, büyük-büyük)
Hoppin’ on the red eye (big bag, oh)
– Kırmızı göze atlamak (büyük çanta, oh)

Got a new job, for a big bag
– Büyük bir çanta için yeni bir iş buldum.
You better go get it
– İyi git sen al.
You’ll be gone for a few days, posin’ in the heat
– Bir kaç günlüğüne gitmiş olacaksın, sıcakta poz vereceksin.
I ain’t gon’ sweat it
– Ben gon değilim’ alın teri dökerek
I miss your distractions
– Dikkatini dağıtmanı özledim.
My touch is in distress
– Dokunuşum dertte
You’re just a plane ride away from my permanent visit
– Sürekli ziyaretimden sadece bir uçak yolculuğu uzaktasınız.

And I gotta fly out
– Ve uçmam gerek
Hate you got me strung-out
– Beni sinirlendirmenden nefret ediyorum.
And I gotta fly out
– Ve uçmam gerek
Only been an hour, but I’m feelin’ all alone
– Sadece bir saat oldu, ama yapayalnız hissediyorum

You should be hoppin’ on the red eye (right now)
– Kırmızı göze atlıyor olmalısın (şu anda)
Hoppin’ on the red eye (right away)
– Kırmızı göze atlamak (hemen)
I can rest assured knowing you’re on the other end of it
– Bunun diğer ucunda olduğunu bildiğimden emin olabilirim.
Looking forward to the descent and then you’re out (ooh-woah, ooh-woah, oh)
– İnişi dört gözle bekliyorum ve sonra dışarıdasın (ooh-woah, ooh-woah, oh)
See you when I touch down
– Aşağıya indiğimde görüşürüz.

(Hey)
– (Hey)
Na-na-na-na-na, na-na, na-na-na, na-na, ah-ah (oh)
– Na-na-na-na-na, na-na, na-na-na, na-na, ah-ah (oh)
Na-na-na-na-na, na-na, na-na-na, na-na, ah-ah (hey)
– Na-na-na-na-na, na-na, na-na-na, na-na, ah-ah (hey)
Na-na-na-na-na, na-na, na-na-na, na-na, ah-ah
– Na-na-na-na-na, na-na, na-na-na, na-na, ah-ah
See you when I touch down
– Aşağıya indiğimde görüşürüz.
(Hey)
– (Hey)

Big bag (oh)
– Büyük çanta (oh)
Big-big
– Büyük-büyük
Big bag (hey)
– Büyük çanta (hey)
Big-big
– Büyük-büyük
(T-R-O-Y-B-O-I, oh)
– (T-R-O-Y-B-O-I, oh)




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın