On a bridge across the Severn on a Saturday night
– Cumartesi gecesi Severn’in karşısındaki köprüde
Susie meets the man of her dreams
– Susie hayallerindeki adamla tanışır
He says that he got in trouble and if she doesn’t mind
– Başının belaya girdiğini söylüyor ve eğer sakıncası yoksa
He doesn’t want the company
– Şirketi istemiyor.
But there’s something in the air, they share a look in silence
– Ama havada bir şey var, sessizce bakışlarını paylaşıyorlar.
And everything is understood
– Ve her şey anlaşılıyor
Susie grabs her man and puts a grip on his hand
– Susie erkeğini yakalar ve eline bir tutuş koyar
As the rain puts a tear in his eye
– Yağmur gözüne yaş koyarken
She says, “Don’t let go
– Diyor ki, “sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life
– Asla pes etme, bu harika bir hayat
Don’t let go
– Sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life”
– Asla pes etme, bu harika bir hayat”
Driving through the city to the Temple Station
– Şehrin içinden Tapınak istasyonuna gitmek
Cries into the leather seat
– Deri koltuğa ağlıyor
And Susie knows the baby was a family man
– Ve Susie bebeğin bir aile babası olduğunu biliyor.
But the world has got him down on his knees
– Ama dünya onu dizlerinin üstüne çöktürdü.
So she throws him at the wall and kisses burn like fire
– Bu yüzden onu duvara fırlatır ve öpücükler ateş gibi yanar
And suddenly he starts to believe
– Ve aniden inanmaya başlar
He takes her in his arms and he doesn’t know why
– Onu kollarına alıyor ve nedenini bilmiyor.
But he thinks that he begins to see
– Ama görmeye başladığını düşünüyor.
She says, “Don’t let go
– Diyor ki, “sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life
– Asla pes etme, bu harika bir hayat
Don’t let go
– Sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life”
– Asla pes etme, bu harika bir hayat”
Don’t let go
– Sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life
– Asla pes etme, bu harika bir hayat
Don’t let go
– Sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life
– Asla pes etme, bu harika bir hayat
She says, “Don’t let go
– Diyor ki, “sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life
– Asla pes etme, bu harika bir hayat
Don’t let go
– Sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life”
– Asla pes etme, bu harika bir hayat”
Don’t let go
– Sakın bırakma
Don’t let go
– Sakın bırakma
Don’t let go
– Sakın bırakma
Don’t let go
– Sakın bırakma
Don’t let go
– Sakın bırakma
Don’t let go
– Sakın bırakma
Don’t let go
– Sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life
– Asla pes etme, bu harika bir hayat
Don’t let go
– Sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life
– Asla pes etme, bu harika bir hayat
Don’t let go
– Sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life
– Asla pes etme, bu harika bir hayat
Don’t let go
– Sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life
– Asla pes etme, bu harika bir hayat
She says, “Don’t let go
– Diyor ki, “sakın bırakma
Never give up
– Asla pes Etme
Don’t let go
– Sakın bırakma
Never give up, it’s such a wonderful life
– Asla pes etme, bu harika bir hayat
Don’t let go
– Sakın bırakma
Wonderful life, wonderful, wonderful life
– Harika bir hayat, harika, harika bir hayat
Don’t let go
– Sakın bırakma
Wonderful life, wonderful, wonderful life
– Harika bir hayat, harika, harika bir hayat
Don’t let go
– Sakın bırakma
Don’t let go
– Sakın bırakma
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.