I look at the time through anxious eyes
– Zamana endişeli gözlerle bakıyorum.
Leave it alone they say a watched clock never boils
– Yalnız bırakın, izlenen bir saatin asla kaynamadığını söylüyorlar.
But I still watch away anyway
– Ama yine de uzaklara bakıyorum.
I hold my breath a little longer
– Nefesimi biraz daha tutuyorum.
How can I say or do a thing
– Nasıl bir şey söyleyebilir veya yapabilirim
When I got so many things
– O kadar çok şeyim varken
Racing through my head
– Kafamın içinde yarışıyor
Before 4:30
– 4:30’dan önce
Before 4:30
– 4:30’dan önce
Can’t do a thing
– Hiç bir şey yapamaz
With her all my brain
– Onunla tüm beynim
Before 4:30
– 4:30’dan önce
Before 4:30
– 4:30’dan önce
How should I try
– Nasıl denemeliyim
To make her mine
– Onu benim yapmak için
Do I tell her she looks lovely
– Ona güzel göründüğünü söyler miyim?
Like a classic movie cliché
– Klasik bir film klişesi gibi
Do I, Do I.
– Biliyorum, Öyle.
Take her somewhere rich and fancy
– Onu zengin ve süslü bir yere götür.
Or a casual café darling I do
– Ya da sıradan bir kafe sevgilim
Darling I
– Sevgilim ben
Can’t wait to see you today
– Bugün seni görmek için sabırsızlanıyorum.
See you looking at the time
– Saate bakarken görüşürüz.
All anxiously
– Tüm endişeyle
Look again and check that yes still half past 3
– Tekrar bakın ve evet’in hala 3 buçukta olduğunu kontrol edin
60 minutes till you meet the one you talkin all about for weeks
– haftalarca konuştuğun kişiyle tanışmana 60 dakika kaldı.
So what you doin
– Peki ne yapıyorsun
Clean your hair
– Saçını temizle
Brush your teeth
– Dişlerini fırçala
And don’t be nervous when you two finally meet
– Ve siz ikiniz nihayet buluştuğunuzda gergin olmayın
Be a gentleman
– Centilmen ol
You’ll be okay
– İyi olacaksın
And my god stop lookin at the clock
– Ve tanrım saate bakmayı bırak
I’ll tell you when you gotta leave
– Gitmen gerektiğinde söylerim.
You lookin good
– İyi oynadın.
You lookin fresh
– Taze görünüyorsun.
Shoulder straight head up and look ahead
– Omuz düz baş yukarı ve ileriye bak
Spray this
– Bunu püskürtün
Chew that
– Çiğneyin şunu
Take this
– Bunu al
And don’t forget
– Ve unutma
Just be yourself when the clock says 4 and 30
– Saat 4 ve 30 dediğinde kendin ol.
Go and tell her she looks lovely!
– Git ve ona güzel göründüğünü söyle!
Like a classic movie cliché
– Klasik bir film klişesi gibi
Do I, Do I…
– Biliyorum, Öyle. ..
Take her somewhere rich and fancy
– Onu zengin ve süslü bir yere götür.
Or a casual café darling I do
– Ya da sıradan bir kafe sevgilim
Darling I
– Sevgilim ben
Can’t wait to see you today
– Bugün seni görmek için sabırsızlanıyorum.
(Can’t wait to see you today)
– (Bugün seni görmek için sabırsızlanıyorum)
So I tell her she looks lovely
– Çok sevimli görünüyor onu diyorum
Like a classic movie cliché
– Klasik bir film klişesi gibi
And I took her to the park
– Ve onu parka götürdüm.
And talked while counting all of the stars
– Ve tüm yıldızları sayarken konuştuk
And when we said goodnight
– Ve iyi geceler dediğimizde
She left me with 5 little words
– Bana 5 küçük kelime bıraktı.
‘Can’t wait for next time’
– ‘Bir dahaki sefere bekleyemem’
She said
– Dedi ki
Mew Suppasit & SAM KIM – Before 4:30 (She Said…) İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.