I’ve been chilling for a minute
– Bir dakikadır üşüyorum.
And I see people switching up
– Ve insanların değiştiğini görüyorum
And tryna dim my light
– Ve ışığımı kısmaya çalış
They start to question why I’m running ’round
– Neden koşturup durduğumu sorgulamaya başlıyorlar.
Runnin’ up and down, doing fine
– Yukarı ve aşağı koşmak, iyi gidiyor
Can’t nobody tell me how to do it
– Kimse bana nasıl yapacağımı söyleyemez.
Oh, I’m gonna love me loud
– Oh, beni yüksek sesle seveceğim
Became a habit, now I harmonise
– Alışkanlık haline geldi, şimdi uyum sağladım
With the thoughts from my paradigm
– Paradigmamdan gelen düşüncelerle
See, all you gotta do
– Bak, tek yapman gereken
Is ask and then believe the loving in you
– Sor ve sonra sana olan sevgiye inan
The love is in you
– Aşk senin içinde
See, all you gotta do
– Bak, tek yapman gereken
Is kill the enemy that lies within you
– İçinde yatan düşmanı öldürmek mi
That’s the only thing to do
– Yapman gereken tek şey
He said he love me
– Beni sevdiğini söyledi
I said, “Thank you, boy, I love me too”
– “Teşekkür ederim evlat, ben de kendimi seviyorum” dedim.
They know I do
– Ben biliyorlar
You know I do
– Yaparım bilirsin
He said he love me
– Beni sevdiğini söyledi
I said, “Thank you, baby boy, I know you love, I love me too”
– “Teşekkür ederim bebeğim, sevdiğini biliyorum, ben de beni seviyorum” dedim.
You know I do
– Yaparım bilirsin
You better love me like I do
– Beni benim gibi sevsen iyi edersin.
Nobody can love me like I love me, love me, love me like I do
– Kimse beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez
He said, “I love you,” I said, “Thank you, baby, I love me too”
– Dedi ki, “seni seviyorum,” dedim, “teşekkür Ederim bebeğim, ben de kendimi seviyorum”
Nobody can love me like I love me, love me, love me like I do
– Kimse beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez
He said, “I love you,” I said, “Thank you, baby, I love me too”
– Dedi ki, “seni seviyorum,” dedim, “teşekkür Ederim bebeğim, ben de kendimi seviyorum”
I say it and I mean it and I know
– Söylüyorum ve ciddiyim ve biliyorum
That you believe it, better wait in line
– Buna inanırsan, sırada beklemen daha iyi olur.
Yet to discover that I’m only mine
– Henüz sadece benim olduğumu keşfetmek için
Gotta focus, gotta stay aligned
– Odaklanmalı, hizada kalmalı
I give in little pieces, never taking
– Küçük parçalar halinde veriyorum, asla almıyorum
Always leave them with a thought in mind
– Onları daima aklında bir düşünce ile bırak
They start to crave you in the late night
– Gece geç saatlerde seni istemeye başlarlar.
They always call me past my bedtime
– Her zaman uyku saatimi derler bana
See, all you gotta do
– Bak, tek yapman gereken
Is ask and then believe the loving in you
– Sor ve sonra sana olan sevgiye inan
The love is in you
– Aşk senin içinde
See, all you gotta do
– Bak, tek yapman gereken
Is kill the enemy that lies within you
– İçinde yatan düşmanı öldürmek mi
That’s the only thing to do
– Yapman gereken tek şey
He said he love me
– Beni sevdiğini söyledi
I said, “Thank you, boy, I love me too”
– “Teşekkür ederim evlat, ben de kendimi seviyorum” dedim.
They know I do
– Ben biliyorlar
You know I do
– Yaparım bilirsin
He said he love me
– Beni sevdiğini söyledi
I said, “Thank you, baby boy, I know you love, I love me too”
– “Teşekkür ederim bebeğim, sevdiğini biliyorum, ben de beni seviyorum” dedim.
You know I do
– Yaparım bilirsin
You better love me like I do
– Beni benim gibi sevsen iyi edersin.
Nobody can love me like I love me, love me, love me like I do
– Kimse beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez
He said, “I love you,” I said, “Thank you, baby, I love me too”
– Dedi ki, “seni seviyorum,” dedim, “teşekkür Ederim bebeğim, ben de kendimi seviyorum”
Nobody can love me like I love me, love me, love me like I do
– Kimse beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez
He said, “I love you,” I said, “Thank you, baby, I love me too”
– Dedi ki, “seni seviyorum,” dedim, “teşekkür Ederim bebeğim, ben de kendimi seviyorum”
I told the stars all about me
– Beni yıldızlara söyledim
Shining so bright, I see clearly
– Çok parlak parlıyor, açıkça görüyorum
Don’t know what’s taken me so long (So long)
– Beni neyin bu kadar uzun sürdüğünü bilmiyorum (Çok uzun)
I learned and I let it go
– Öğrendim ve bıraktım
Trust me, I pay no attention
– İnan bana, hiç umursamıyorum.
I do not care what they saying
– Ne söyledikleri umurumda değil.
Don’t need to make conversation
– Konuşma yapmaya gerek yok
‘Cause I learned and I let it go
– Çünkü öğrendim ve bıraktım.
He said he love me
– Beni sevdiğini söyledi
I said, “Thank you, boy, I love me too”
– “Teşekkür ederim evlat, ben de kendimi seviyorum” dedim.
They know I do
– Ben biliyorlar
You know I do
– Yaparım bilirsin
He said he love me
– Beni sevdiğini söyledi
I said, “Thank you, baby boy, I know you love, I love me too”
– “Teşekkür ederim bebeğim, sevdiğini biliyorum, ben de beni seviyorum” dedim.
You know I do
– Yaparım bilirsin
You better love me like I do
– Beni benim gibi sevsen iyi edersin.
Nobody can love me like I love me, love me, love me like I do
– Kimse beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez
He said, “I love you,” I said, “Thank you, baby, I love me too”
– Dedi ki, “seni seviyorum,” dedim, “teşekkür Ederim bebeğim, ben de kendimi seviyorum”
Nobody can love me like I love me, love me, love me like I do
– Kimse beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez, beni sevdiğim gibi sevemez
He said, “I love you,” I said, “Thank you, baby, I love me too”
– Dedi ki, “seni seviyorum,” dedim, “teşekkür Ederim bebeğim, ben de kendimi seviyorum”
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.