눈부신 하늘에 시선을 가린 채
– Gözlerin göz kamaştırıcı gökyüzündeyken
네 품 안에 안기네
– Onu kollarında tutuyorum.
흐르는 음악에 정신을 뺏긴 채
– Akan müzik dikkatimi dağıtıyor.
그대로 빨려 드네
– Berbat bir şey.
Oh, God
– Aman Tanrım
Help me, help me
– Bana yardım et, yardım et bana
숨이 멎을 것 같이 I feel (멎을 것 같이 feel)
– Nefesim kesilmiş gibi hissediyorum (nefesim kesilmiş gibi hissediyorum)
Set free, set free
– Serbest, serbest
녹아 버릴 것 같이 so sick (녹을 것 같이)
– çok hasta erimeyi sever (erimeyi sever)
쉴 틈 없이 빠져들고 이리저리 갖고 놀고
– Rahatlayamıyorum, oyun oynayamıyorum ve oyun oynayamıyorum.
이성을 깨부시고 제멋대로 들어오지
– Sebebini kır ve kendi hızınla gel.
위험하니 갖고 싶고 아픔까지 안고 싶고
– Sahip olmak istiyorum çünkü tehlikeli ve acıya dayanmak istiyorum.
결국 너를 품으니 난
– Tüm bunlardan sonra, seni taşıyorum.
Oh my God (Oh, God)
– Aman Tanrım (Aman Tanrım)
She took me to the sky (Sky, sky, sky)
– Beni gökyüzüne götürdü (Gökyüzü, gökyüzü, gökyüzü)
Oh my God (Oh, God)
– Aman Tanrım (Aman Tanrım)
She showed me all the stars (Star, star, stars)
– Bana tüm yıldızları gösterdi (Yıldız, yıldız, yıldız)
Babe, babe
– Bebeğim, bebeğim
달려들 것만 같이 come in (다칠 것 같이)
– yaralanacakmışsın gibi içeri gel.
Make me, make me
– Yap beni, yap beni
정신 나갈 것 같이 like it (미친 것 같이)
– Beğen (deli gibi)
Oh God, 어찌 저에게
– Tanrım, nasıl oldu da ben
이런 시험을 줬나요, is it a call from Hell?
– Bu testi yaptın mı, cehennemden mi aradın?
Can’t stop, 대체 어떻게
– Duramıyorum, nasıl oluyor da
그녀를 빠져나갈까요
– Onu buradan çıkaralım.
당신이 준 절제는 어두운 블랙홀 속 갈기갈기
– Eziyetteki karanlık bir kara deliğe ılımlılık verdin.
찢겨져 혼이 나간 채로 그저 어리버리
– Yırtılmış, yırtılmış, yırtılmış, yırtılmış, yırtılmış.
통제가 불가능해 설탕 뿌린 마약같이
– Şeker püskürtülmüş bir ilaç gibi kontrol edilemez.
이게 죄라면 벌이라도 아주 달게 받지
– Eğer bu bir günahsa, ceza çok tatlıdır.
미친 듯이 아름답고 다시 보니 악마 같고
– Tekrar bakmak için delicesine güzel ve şeytani
이성을 쏙 빼놓고 제멋대로 들어오지
– Karşı cinsi yolumdan çekeceğim.
불꽃처럼 강렬하고 데일만큼 사랑하고
– Alev kadar yoğun, Dale kadar sevgi dolu.
결국 너를 품으니 난
– Tüm bunlardan sonra, seni taşıyorum.
Oh my God (Oh, God)
– Aman Tanrım (Aman Tanrım)
She took me to the sky (Sky, sky, sky)
– Beni gökyüzüne götürdü (Gökyüzü, gökyüzü, gökyüzü)
Oh my God (Oh, God)
– Aman Tanrım (Aman Tanrım)
She showed me all the stars (Star, star, stars)
– Bana tüm yıldızları gösterdi (Yıldız, yıldız, yıldız)
짙은 보랏빛 향길 온몸에 물들이고
– Vücudun her yerinde koyu mor bir koku.
높고 넓은 하늘의 저 끝까지 퍼트리네
– Yüksek, geniş gökyüzünün o ucuna yayılır.
짙은 붉은색 사랑을 얼굴에 새기고
– Yüzünde koyu kırmızı aşk
그 누가 뭐라 해도 fall in love
– Kim söylerse söylesin, aşık ol
Oh my God (Oh, God)
– Aman Tanrım (Aman Tanrım)
She took me to the sky (Sky, sky, sky)
– Beni gökyüzüne götürdü (Gökyüzü, gökyüzü, gökyüzü)
Oh my God (Oh, God)
– Aman Tanrım (Aman Tanrım)
She showed me all the stars (Star, star, stars)
– Bana tüm yıldızları gösterdi (Yıldız, yıldız, yıldız)
눈부신 하늘에 시선을 가린 채
– Gözlerin göz kamaştırıcı gökyüzündeyken
네 품 안에 안기네
– Onu kollarında tutuyorum.
흐르는 음악에 정신을 뺏긴 채
– Akan müzik dikkatimi dağıtıyor.
그대로 빨려 드네
– Berbat bir şey.
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.