I didn’t hear what you were saying
– Dediklerini duymadım
I live on raw emotion, baby
– Duygusuzca yaşıyorum bebeğim.
I answer questions, never maybe
– Sorulara cevap veriyorum, belki asla
And I’m not kind if you betray me
– Ve bana ihanet edersen nazik değilim.
So, who the hell are you to save me?
– Yani, kim beni kurtarmak için mi geldin?
I never would have made it, babe
– Asla başaramazdım bebeğim.
If you needed love
– Eğer aşka ihtiyacın varsa
Well, then, ask for love
– O zaman aşk iste.
Could have given love
– Aşk verebilirdi
Now I’m taking love
– Şimdi aşkı alıyorum
And it’s not my fault
– Ve bu benim suçum değil
‘Cause you both deserve
– Çünkü ikiniz de hak ediyorsunuz.
What’s coming now
– Şimdi ne geliyor
So, don’t say a word
– Bu yüzden, sakın bir şey söyleme
Wake up call
– Uyandırma çağrısı
Caught you in the morning with another one in my bed
– Seni sabah yatağımda bir başkasıyla yakaladım.
Don’t you care about me anymore?
– Artık beni umursamıyor musun?
Don’t you care about me?
– Beni umursamıyor musun?
I don’t think so
– Hiç sanmıyorum
Six foot tall
– Altı metre boyunda
Came without a warning, so I had to shoot him dead
– Uyarmadan geldim, bu yüzden onu öldürmek zorunda kaldım.
He won’t come around here anymore
– Artık buraya gelmeyecek.
Come around here?
– Buralara?
I don’t think so
– Hiç sanmıyorum
Would have bled to make you happy
– Seni mutlu etmek için kan akardı.
You didn’t need to treat me that way
– Bana böyle davranmana gerek yoktu.
And now you beat me at my own game
– Ve şimdi beni kendi oyunumda yendin.
And now I’m finally sleeping soundly
– Ve şimdi nihayet mışıl mışıl uyuyorum
And your lover’s screaming loudly
– Ve sevgilin yüksek sesle bağırıyor
I hear a sound and hit the ground
– Bir ses duydum ve yere çarptım.
If you needed love
– Eğer aşka ihtiyacın varsa
Well, then, ask for love
– O zaman aşk iste.
Could have given love
– Aşk verebilirdi
Now I’m taking love
– Şimdi aşkı alıyorum
And it’s not my fault
– Ve bu benim suçum değil
‘Cause you both deserve
– Çünkü ikiniz de hak ediyorsunuz.
What’s coming now
– Şimdi ne geliyor
So, don’t say a word
– Bu yüzden, sakın bir şey söyleme
Wake up call
– Uyandırma çağrısı
Caught you in the morning with another one in my bed
– Seni sabah yatağımda bir başkasıyla yakaladım.
Don’t you care about me anymore?
– Artık beni umursamıyor musun?
Don’t you care about me?
– Beni umursamıyor musun?
I don’t think so
– Hiç sanmıyorum
Six foot tall
– Altı metre boyunda
Came without a warning, so I had to shoot him dead
– Uyarmadan geldim, bu yüzden onu öldürmek zorunda kaldım.
He won’t come around here anymore
– Artık buraya gelmeyecek.
Come around here?
– Buralara?
I don’t feel so bad
– O kadar da kötü hissetmiyorum
I don’t feel so bad
– O kadar da kötü hissetmiyorum
I don’t feel so bad
– O kadar da kötü hissetmiyorum
I’m so sorry, darling
– Çok üzgünüm hayatım.
Did I do the wrong thing?
– Yanlış bir şey mi yaptım?
Oh, what was I thinking?
– Ah, ne diyordum ben?
Is his heart still beating?
– Kalbi hala atıyor mu?
Oh, wake up call
– Oh, uyandırma çağrısı
Caught you in the morning with another one in my bed
– Seni sabah yatağımda bir başkasıyla yakaladım.
Don’t you care about me anymore?
– Artık beni umursamıyor musun?
Don’t you care about me?
– Beni umursamıyor musun?
I don’t think so
– Hiç sanmıyorum
Six foot tall
– Altı metre boyunda
Came without a warning, so I had to shoot him dead
– Uyarmadan geldim, bu yüzden onu öldürmek zorunda kaldım.
He won’t come around here anymore
– Artık buraya gelmeyecek.
Come around here?
– Buralara?
I don’t feel so bad
– O kadar da kötü hissetmiyorum
Wake up call
– Uyandırma çağrısı
Caught you in the morning with another one in my bed
– Seni sabah yatağımda bir başkasıyla yakaladım.
Don’t you care about me anymore?
– Artık beni umursamıyor musun?
Don’t you care about me?
– Beni umursamıyor musun?
I don’t think so
– Hiç sanmıyorum
Six foot tall
– Altı metre boyunda
Came without a warning, so I had to shoot him dead
– Uyarmadan geldim, bu yüzden onu öldürmek zorunda kaldım.
He won’t come around here anymore, no
– Artık buraya gelmeyecek, hayır
He won’t come around here
– Burada gelmeyecek
I don’t feel so bad
– O kadar da kötü hissetmiyorum
I don’t feel so bad
– O kadar da kötü hissetmiyorum
I don’t feel so bad
– O kadar da kötü hissetmiyorum
I don’t feel so bad (don’t you care about me?)
– O kadar da kötü hissetmiyorum (beni umursamıyor musun?)
Wake up call
– Uyandırma çağrısı
Caught you in the morning with another one in my bed
– Seni sabah yatağımda bir başkasıyla yakaladım.
Don’t you care about me anymore?
– Artık beni umursamıyor musun?
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.