In a blur
– Bulanık
In a, in a, in a blur
– A, a, bulanık
In a, in a, in a blur
– A, a, bulanık
In a, in a, in a blur
– A, a, bulanık
I usually lay low ’cause I’m kinda anxious
– Genelde dikkatimi çekmem çünkü biraz endişeliyim.
Whenever I go out, I just regret it
– Ne zaman dışarı çıksam pişman oluyorum.
It’s easy to stay home, been here for a month and
– Evde kalmak kolay, bir aydır buradayım ve
Shit, I just regret it
– Kahretsin, sadece pişmanım.
I put on some clean clothes, my making-a-scene clothes
– Temiz kıyafetler giydim, sahne kıyafetim
In case I see somebody specific
– Belirli birini görürsem diye.
22 past nine, pullin’ up outside
– saat dokuzu 22 geçiyor, dışarı çekiliyor.
And I make my way to the kitchen
– Ve benim yolum mutfağa yaparım
Then I saw you
– Sonra seni gördüm
Standing in line for the bathroom
– Banyo için sırada durmak
You said that it’s taking forever
– Sonsuza kadar süreceğini söylemiştin.
That’s all I remember
– Tek hatırladığım bu
Woke up on the rooftop, laying next to you
– Çatıda uyandım, yanında uzanıyordum.
Don’t know how we got here, baby, what a view
– Buraya nasıl geldik bilmiyorum bebeğim, ne manzara ama.
Hard to find the words, words, words, words
– Kelimeleri, kelimeleri, kelimeleri, kelimeleri bulmak zor
I just let it blur, blur, blur, blur
– Sadece bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına izin verdim.
I’vе been runnin’ too hot, need to play it cool
– Çok sıcak koşuyorum, sakin olmam gerek.
Drivin’ on empty, cryin’ in the coupe
– Boş yere araba kullanmak, arabada ağlamak
Every time it hurts, hurts, hurts, hurts
– Her acıtışında, acıtışında, acıtışında, acıtışında
I just let it blur, blur, blur, blur
– Sadece bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına izin verdim.
Bottle spinning like my hat
– Şişe şapkam gibi dönüyor
I already lost my friends
– Arkadaşlarımı çoktan kaybettim.
Under all these strobe lights
– Tüm bu flaş ışıklarının altında
Thanks for savin’ my night
– Gecemi kurtardığın için teşekkürler.
I can’t remember what I said
– Ne dediğimi hatırlamıyorum
Prolly something I’ll regret
– Prolly pişman olacağım bir şey
‘Cause we’re drippin’ in wine, yeah
– Çünkü şaraba damlıyoruz, evet
We must’ve had a good time
– İyi vakit geçirmiş olmalıyız.
‘Cause I saw you
– Çünkü seni gördüm
Standing in line for the bathroom
– Banyo için sırada durmak
You said that it’s taking forever
– Sonsuza kadar süreceğini söylemiştin.
That’s all I remember
– Tek hatırladığım bu
Woke up on the rooftop, laying next to you
– Çatıda uyandım, yanında uzanıyordum.
Don’t know how we got here, baby, what a view
– Buraya nasıl geldik bilmiyorum bebeğim, ne manzara ama.
Hard to find the words, words, words, words
– Kelimeleri, kelimeleri, kelimeleri, kelimeleri bulmak zor
I just let it blur, blur, blur, blur
– Sadece bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına izin verdim.
I’ve been runnin’ too hot, need to play it cool
– Çok sıcak koşuyorum, sakin olmam gerek.
Drivin’ on empty, cryin’ in the coupe
– Boş yere araba kullanmak, arabada ağlamak
Every time it hurts, hurts, hurts, hurts
– Her acıtışında, acıtışında, acıtışında, acıtışında
I just let it blur, blur, blur, blur
– Sadece bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına, bulanıklaşmasına izin verdim.
You got to let it
– Bırak onu
Blur (blur, blur)
– Bulanıklık (bulanıklık, bulanıklık)
Blur, blur, blur, blur
– Bulanıklık, bulanıklık, bulanıklık, bulanıklık
Blur, blur, blur, blur
– Bulanıklık, bulanıklık, bulanıklık, bulanıklık
(You got to let it)
– (İzin var mı)
Blur (blur), blur (blur)
– Bulanıklık (bulanıklık), bulanıklık (bulanıklık)
Blur, blur, blur, blur
– Bulanıklık, bulanıklık, bulanıklık, bulanıklık
Blur, blur, blur, blur, blur
– Bulanıklık, bulanık, bulanık, bulanık, bulanık
Johnny Orlando – blur İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları
yazarı:
Etiketler:
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.