I’d say love was a magical thing
– Aşkın, büyüleyici bir şey olduğunu söylerdim
I’d say love would keep us from pain
– Aşkın, bizleri acılardan uzak tutacağını söylerdim
Had I been there, had I been there
– Olsaydım orada, bulunabilseydim orada
I would promise you all of my life
– Bütün hayatım boyunca söz verirdim sana
But to lose you would cut like a knife
– Fakat seni kaybetmek bir bıçak kesiği gibi olurdu
So I don’t dare, no I don’t dare
– Bu nedenle, cesaretim yok; hayır, yok cesaretim
‘Cause I’ve never come close in all of these years
– Çünkü, bunca yıl, asla yakınına yanaşamadım
You are the only one to stop my tears
– Sen, gözyaşlarımı durduracak tek varlıksın
And I’m so scared, I’m so scared
– Ve ben, korkularda boğuluyorum, çok korkuyorum
Take me back in time, maybe I can forget
– Zamanda geriye götür beni, belki unutabilirim öylece
Turn a different corner and we never would have met
– Farklı bir köşeden dön ve hiç buluşmamış olabilirdik
Would you care?
– Umurunda olur muydu?
I don’t understand it, for you it’s a breeze
– Anlamıyorum, senin için yalnızca hafif bir esinti bu
Little by little you’ve brought me to my knees
– Azar azar, dize getirdin, boyun eğdirdin
Don’t you care?
– Önemsemiyor musun?
No, I’ve never come close in all of these years
– Çünkü, bunca yıl, asla yakınına yanaşamadım
You are the only one to stop my tears
– Sen, gözyaşlarımı durduracak tek varlıksın
I’m so scared of this love
– Bu aşktan öylesine korkuyorum ki
And if all that there is is this fear of being used
– Ve eğer, oradaki her şey, bu kullanılma korkusu ise
I should go back to being lonely and confused
– Geri dönmeliyim, yalnızlığıma ve müphem durumuma
If I could, I would, I swear
– Elimden gelseydi, yapardım, yemin ederim
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.