Taylor Swift – Exile (feat. Bon Iver) İngilizce Şarkı Sözleri ve Türkçe Çevirisi

I can see you standin’, honey
– Dikildiğini görebiliyorum balım
With his arms around your body
– Onun kolları seni sarmışken
Laughin’ but the joke’s not funny at all
– Gülüyorum ama espri komik değil
And it took you five whole minutes
– Ve bizi paketleyip beni içinde bırakman
To pack us up and leave me with it
– İçin tam beş dakika gerekti sana
Holdin’ all this love out here in the hall
– Tüm bu aşka bu koridorda tutunuyorum


I think I’ve seen this film before
– Sanıyorum ki ben bu filmi daha önce gördüm
And I didn’t like the ending
– Ve sonunu beğenmedim
You’re not my homeland anymore
– Sen artık benim memleketim değilsin
So what am I defendin’ now?
– O zaman şimdi ben neyi savunuyorum
You were my town
– Sen benim kasabamdın
Now I’m in exile seein’ you out
– Şimdi ben sürgünde seni geçiriyorum


I think I’ve seen this film before
– Sanıyorum ki ben bu filmi daha önce gördüm


Hoo, hoo-ooh
– Hoo, hoo-ooh
Hoo, hoo-ooh
– Hoo, hoo-ooh


I can see you starin’, honey
– Senin gözlerini diktiğini görebiliyorum balım
Like he’s just your understudy
– Sanki o senin dublörünmüş gibi
Like you’d get your knuckles bloody for me
– Sanki benim için yumruklarını kana bulayabilirmişsin gibi
Second, third, and hundredth chances
– İkinci üçüncü ve yüzüncü şanslar
Balancin’ on breaking branches
– Dalları kırarken
Those eyes add insult to injury
– O gözleri dengele, hasara hakareti ekle


I think I’ve seen this film before
– Sanırım ben b filmi daha önce gördüm
And I didn’t like the ending
– Ve sonunu beğenmedim
I’m not your problem anymore
– Ben artık senin problemin değilim
So who am I offending now?
– O zaman ben şimdi kimi gücendiriyorum?
You were my crown
– Sen benim tacımdın
Now I’m in exile seein’ you out
– Şimdi ben sürgünde seni uğurluyorum
I think I’ve seen this film before
– Sanırım ben bu filmi daha önce gördüm
So I’m leavin’ out the side door
– O zaman ben yan kapıdan çıkıyorum


So step right out
– O zaman dışarı çık
There is no amount
– Senin için ağlayabileceğim
Of cryin’ I can do for you
– Yeterli bir miktar yok


All this time
– Tüm bu zaman boyunca
We always walked a very thin line
– Hep biz çok ince bir çizgide yürüdük
You didn’t even hear me out (You didn’t even hear me out)
– Sen bana kulak bile vermedin beni dinlemedin bile
You never gave a warning sign (I gave so many signs)
– Hiç bir uyarı işareti göstermedin (Ben çok fazla verdim)


All this time
– Tüm bu zaman boyunca
I never learned to read your mind (Never learned to read my mind)
– Ben hiç senin zihnini okumayı öğrenemedim (Hiç benim zihnimi okumayı öğrenmedin)
I couldn’t turn things around (You never turned things around)
– Ben işleri tersine çeviremezdim (Sen hiçbir şeyi tersine hiç çevirmedin)
‘Cause you never gave a warning sign (I gave so many signs)
So many signs
– Çünkü sen hiç bir uyarı işareti göstermedin (Ben çok fazla gösterdim çok fazla işaret)
So many signs (You didn’t even see the signs)
– Çok fazla işaret (Sen işaretleri görmedin bile)


I think I’ve seen this film before
– Sanıyorum ki ben bu filmi daha önce gördüm
And I didn’t like the ending
– Ve sonunu beğenmedim
You’re not my homeland anymore
– Sen artık benim memleketim değilsin
So what am I defendin’ now?
– O zaman şimdi ben neyi savunuyorum
You were my town
– Sen benim kasabamdın
Now I’m in exile seein’ you out
– Şimdi ben sürgünde seni geçiriyorum
I think I’ve seen this film before
– Sanırım ben bu filmi daha önce gördüm
So I’m leavin’ out the side door
– O zaman ben yan kapıdan çıkıyorum


So step right out
– O zaman dışarı çık
There is no amount
– Senin için ağlayabileceğim
Of cryin’ I can do for you
– Yeterli bir miktar yok


All this time
– Tüm bu zaman boyunca
We always walked a very thin line
– Hep biz çok ince bir çizgide yürüdük
You didn’t even hear me out (You didn’t even hear me out)
– Sen bana kulak bile vermedin beni dinlemedin bile
You never gave a warning sign (I gave so many signs)
– Hiç bir uyarı işareti göstermedin (Ben çok fazla verdim)


All this time
– Tüm bu zaman boyunca
I never learned to read your mind (Never learned to read my mind)
– Ben hiç senin zihnini okumayı öğrenemedim (Hiç benim zihnimi okumayı öğrenmedin)
I couldn’t turn things around (You never turned things around)
– Ben işleri tersine çeviremezdim (Sen hiçbir şeyi tersine hiç çevirmedin)




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın