NLE Choppa – In The UK İngilizce Şarkı Sözleri Türkçe Anlamları

Ayy (shout out my boy, Diito), nigga, come on, let’s do it
– Ayy (oğlum Diito’ya bağır), zenci, hadi, hadi yapalım
Yeah, ayy (Crud), ayy, ayy, ayy
– Evet, ayy (Crud), ayy, ayy, ayy

I’m in the UK, no blicky (Muad)
– Birleşik Krallık’tayım, blicky yok (Muad)
But the knife on me if shit get sticky, yeah (brr)
– Ama bok yapışırsa üzerimdeki bıçak, evet (brr)
Still slide if it’s risky
– Riskli ise yine de kaydırın
Put the dick on the Glock, leave ’em pissy (brr)
– Aletini Glock’a koy, onları pis bırak (brr)
Cut to the face, Buck 50
– Yüzüne kes, 50 dolar
One to the neck, give lil’ bruv hickeys (brr)
– Biri boynuna, lil ‘bruv hickeys’i ver (brr)
Run away, do ’em like Ricky
– Kaç, Ricky gibi yap
Run shit down, better run away quickly (brr)
– Koş aşağı, çabuk kaçsan iyi olur (brr)

Tap in when I’m in your city
– Ben senin şehrindeyken gir içeri.
I’m the top boy, tell ’em get up with me, yeah (get up with me)
– Ben en iyi çocuğum, söyle benimle kalksınlar, evet (kalk benimle)
Anywhere, any day, andale, I’ma have me about a few killers with mе (a few killers with me)
– Her yerde, her gün, andale, yanımda birkaç katil var (benimle birkaç katil)
Spinnin’ on thе block get dizzy
– Blokta dönerken başım dönüyor
Spin on my block then you must be silly (must be stupid)
– Bloğumda dön o zaman aptal olmalısın (aptal olmalısın)
Spin the block ’til we leave him drippy
– Onu damlayana kadar bloğu çevir.
Even overseas, I’m Grape street crippin’ (ooh-woo)
– Denizaşırı ülkelerde bile, Üzüm sokağı’nda ağlıyorum (ooh-woo)

We know your mans not hot
– Erkeğinin ateşli olmadığını biliyoruz.
How you gon’ run from a dot-dot-dot (brr-brr-brr)
– Bir noktadan-noktadan-noktadan nasıl kaçacaksın (brr-brr-brr)
Spin the block at three o’clock
– Bloğu saat üçte döndürün.
I’ma link him until he drop (until he drop)
– Bırak o kadar bırak o kadar ona link veriyorum)
No opp can get no love, he’s not my kind, he’s not my bruv (not my bruv)
– Hiçbir opp aşkı alamaz, o benim türüm değil, o benim kardeşim değil (kardeşim değil)
High as a kite, never sober
– Uçurtma kadar yüksek, asla ayılma
Back up, back up ‘fore you get poked up (poked up)
– Geri çekil, dürtülmeden önce geri çekil.

NLE Jamie Oliver, shit ain’t sweet (ain’t sweet)
– NLE Jamie Oliver, bok tatlı değil (tatlı değil)
I ain’t never do no trick or treats (treats)
– Asla hile ya da muamele yapmam (ikramlar)
Leave a nigga body wrapped up in the sheets (brr, brr, brr)
– Çarşaflara sarılmış bir zenci cesedi bırakın (brr, brr, brr)
White drop yellow tape all them streets
– Beyaz damla sarı bant tüm sokaklar
Sherlock Holmes gon’ have to come see (come see)
– Sherlock Holmes gelip görmeli (gel gör)
How you gon’ solve this mystery?
– Nasıl bu gizemi çözmek sevdadan?
Your momma in misery
– Annen sefalet içinde
My momma busy than me
– Annem benden daha meşgul

I fucked your bitch even though she clapped
– Alkışlamasına rağmen orospunu siktim.
But her ass fat so I made it clap
– Ama kıçı şişmandı, ben de alkışlattım.
I don’t know you homie, I ain’t givin’ no dap (givin’ no dap)
– Seni tanımıyorum dostum, dap vermeyeceğim (dap vermeyeceğim)
Only hand you get from me is slap (brr)
– Benden aldığın tek el tokat (brr)
If a nigga play with me, I’ma be like Shamima
– Eğer bir zenci benimle oynarsa, Shamima gibi olurum.
I ain’t never gon’ make it back (you won’t make it back)
– Ben asla geri dönemem (sen geri dönemezsin)
Link him, snuff him, stab him and that’s on that
– Onun linki, ona enfiye, onu bıçaklayıp o var

Boris Johnson, a noncay
– Boris Johnson, bir noncay
My bitch like Beyoncé (Beyoncé)
– Kaltağım Beyoncé gibi (Beyoncé)
Keep a K like Kanye
– Kanye gibi bir K tutun
Might sneak in the UK (UK)
– İngiltere’de gizlice olabilir (İngiltere)
My house look lit like the Buckingham Palace
– Evim Buckingham Sarayı gibi aydınlatılmış görünüyor.
I stand over him, give a fuck about it (give a fuck about it)
– Onun üzerinde duruyorum, sikime takıyorum (sikime takıyorum)
What it is to me? Just another body
– Şimdi ne olacak? Sadece başka bir ceset
What it is to you? Your folks dyin’
– Sana ne oluyor? Ailen ölüyor.

I’m in the UK, no blicky
– Birleşik Krallık’tayım, blicky yok
But the knife on me if shit get sticky, yeah (brr)
– Ama bok yapışırsa üzerimdeki bıçak, evet (brr)
Still slide if it’s risky
– Riskli ise yine de kaydırın
Put the dick on the Glock, leave ’em pissy (brr)
– Aletini Glock’a koy, onları pis bırak (brr)
Cut to the face, Buck 50
– Yüzüne kes, 50 dolar
One to the neck, give lil’ bruv hickeys (brr)
– Biri boynuna, lil ‘bruv hickeys’i ver (brr)
Run away, do ’em like Ricky
– Kaç, Ricky gibi yap
Run shit down, better run away quickly (brr)
– Koş aşağı, çabuk kaçsan iyi olur (brr)

Tap in when I’m in your city
– Ben senin şehrindeyken gir içeri.
I’m the top boy, tell ’em get up with me, yeah (get up with me)
– Ben en iyi çocuğum, söyle benimle kalksınlar, evet (kalk benimle)
Anywhere, any day, andale, I’ma have me about a few killers with me (a few killers with me)
– Her yerde, her gün, andale, yanımda birkaç katil var (benimle birkaç katil)
Spinnin’ on the block gettin’ dizzy
– Blokta dönüyorum başım dönüyor
Spin on my block then you must be silly (must be stupid)
– Bloğumda dön o zaman aptal olmalısın (aptal olmalısın)
Spin the block ’til we leave ’em drippy
– Onları damlayana kadar bloğu çevir.
Even overseas, I’m Grape street crippin’ (ooh-woo)
– Denizaşırı ülkelerde bile, Üzüm sokağı’nda ağlıyorum (ooh-woo)

Mans not hot
– Mans sıcak değil
Even overseas, I’m Grape street crippin’ (brr-brr-brr)
– Denizaşırı ülkelerde bile, Üzüm sokağı’ndayım (brr-brr-brr)
Three o’clock
– Saat üçte
Even overseas, I’m daily droppin’ (daily droppin’)
– Denizaşırı ülkelerde bile, günlük droppin’im (günlük droppin’)
No love
– Aşk yok
Even overseas, I’m Grape street crippin’ (he’s not my bruv)
– Denizaşırı ülkelerde bile, Üzüm sokağı’nda ağlıyorum (o benim kardeşim değil).
Never sober
– Asla ayılma
Even overseas, I’m Grape street crippin’ (get poked up)
– Denizaşırı ülkelerde bile, Üzüm sokağı’nda ağlıyorum.

We know your mans not hot
– Erkeğinin ateşli olmadığını biliyoruz.
How you gon’ run from a dot-dot-dot (trick or treats)
– Bir noktadan-noktadan-noktadan nasıl kaçacaksın (hile veya muamele)
Spin the block at three o’clock (the sheets)
– Bloğu saat üçte döndürün (sayfalar)
I’ma link him until he drop (all in the streets)
– Düşene kadar onu bağlayacağım (hepsi sokaklarda)
No opp can get no love, he’s not my kind, he’s not my bruv (mystery)
– Hiçbir opp aşkı alamaz, o benim türüm değil, o benim kardeşim değil (gizem)
High as a kite, never sober
– Uçurtma kadar yüksek, asla ayılma
Back up, back up ‘fore you get poked up
– Geri çekil, dürtülmeden önce geri çekil.
(‘Fore you get poked up, ‘fore you get poked up, ‘fore you get poked up)
– (‘Dürtülmeden önce, ‘dürtülmeden önce, ‘dürtülmeden önce)

‘Fore you get poked up
– Dürtülmeden önce
(‘Fore you get poked up, ‘fore you get poked up, ‘fore you get poked up)
– (‘Dürtülmeden önce, ‘dürtülmeden önce, ‘dürtülmeden önce)
Back up, back up ‘fore you get poked up (get poked up)
– Geri çekil, dürtülmeden önce geri çekil (dürtülmeden önce)
(‘Fore you get poked up, ‘fore you get poked up, ‘fore you get poked up)
– (‘Dürtülmeden önce, ‘dürtülmeden önce, ‘dürtülmeden önce)
Get poked up (get poked up)
– Dürtülmek (dürtülmek)
(Get poked up, get poked up, get poked up)
– (Dürtül, dürtül, dürtül)
Back up, back up ‘fore you get poked up
– Geri çekil, dürtülmeden önce geri çekil.
(Get poked up, get poked up, get poked up)
– (Dürtül, dürtül, dürtül)




Yayımlandı

kategorisi

yazarı:

Etiketler:

Yorumlar

Bir yanıt yazın