Video Klip
Şarkı Sözleri
How can one become so bounded by choices that somebody else makes?
– Bir başkasının yaptığı seçimlerle nasıl bu kadar sınırlanabilir?
How come we’ve both become a version of a person we don’t even like?
– Neden ikimiz de sevmediğimiz bir insanın versiyonu haline geldik?
We’re in love with the world, but the world just wants to bring us down
– Biz dünyaya aşığız, ama dünya sadece bizi yıkmak istiyor
By putting ideas in our heads that corrupt our hearts somehow
– Kafamıza bir şekilde kalbimizi yozlaştıran fikirler koyarak
When I was a child, every single thing could blow my mind
– Çocukken her şey aklımı başımdan alabilirdi.
Soaking it all up for fun, but now I only soak up wine
– Eğlenmek için hepsini ıslatıyorum ama şimdi sadece şarabı ıslatıyorum
They say to play hard, you work hard, find balance in the sacrifice
– Sıkı oyna derler, çok çalışırsın, fedakarlıkta denge bulursun
And yet I don’t know anybody who’s truly satisfied
– Ve yine de gerçekten tatmin olan birini tanımıyorum
You better believe I’m trying (trying, trying)
– Denediğime inansan iyi edersin (deniyorum, deniyorum)
To keep climbing (climbing, climbing)
– Tırmanmaya devam etmek (tırmanmak, tırmanmak)
But the higher we climb, feels like we’re both none the wiser
– Ama ne kadar yükseğe tırmanırsak, ikimiz de o kadar akıllı değilmişiz gibi geliyor
So I hope I learn to get over myself
– Bu yüzden umarım kendimi aşmayı öğrenirim
Stop trying to be somebody else
– Başka biri olmaya çalışmayı bırak
So we can love each other for free
– Böylece birbirimizi bedavaya sevebiliriz
Everybody wants something, you just want me
– Herkes bir şey istiyor, sen sadece beni istiyorsun
Why am I obsessing about the things I can’t control?
– Neden kontrol edemediğim şeylere takıntılıyım?
Why am I seeking approval from people I don’t even know?
– Neden tanımadığım insanlardan onay istiyorum?
In these crazy times I hope to find something I can cling onto
– Bu çılgın zamanlarda tutunabileceğim bir şey bulmayı umuyorum
‘Cause I need some substance in my life
– Çünkü hayatımda bir maddeye ihtiyacım var
Something real, something that feels true
– Gerçek bir şey, gerçek hissettiren bir şey
You better believe, for you I’ve cried (I’ve cried, I’ve cried)
– İnansan iyi olur, senin için ağladım (ağladım, ağladım)
High tides (high tides, high tides)
– Yüksek gelgitler (yüksek gelgitler, yüksek gelgitler)
‘Cause I want you so bad, but you can’t fight fire with fire
– Çünkü seni çok istiyorum ama ateşle ateşle savaşamazsın
Oh-oh
– Oh-oh
So I hope I learn to get over myself
– Bu yüzden umarım kendimi aşmayı öğrenirim
And stop trying to be somebody else
– Ve başka biri olmaya çalışmayı bırak
Oh, I just want to love you, love you for free
– Oh, sadece seni sevmek istiyorum, seni bedavaya seviyorum
Everybody wants something from me, you just want me
– Herkes benden bir şey istiyor, sen sadece beni istiyorsun
Listen, I know how low I can go, I give as good as I get
– Dinle, ne kadar alçalabileceğimi biliyorum, elimden geldiğince iyi veriyorum
You get the brunt of it all ’cause you’re all I’ve got left
– Tüm bunların yükünü sen çekiyorsun çünkü elimde kalan tek şey sensin
Oh, I hope in time (hope in time)
– Oh, zaman içinde umut ediyorum (zaman içinde umut)
We both will find (we’ll both find) peace of mind
– İkimiz de huzur bulacağız (ikimiz de bulacağız)
Sometimes the road less traveled is the road best left behind
– Bazen daha az gidilen yol en iyi geride kalan yoldur
Well, so I hope I learn to get over myself
– Umarım kendimi aşmayı öğrenirim.
Stop trying to be somebody else
– Başka biri olmaya çalışmayı bırak
Oh, I just want to love you, love you for free, yeah
– Oh, sadece seni sevmek istiyorum, seni bedavaya seviyorum, evet
‘Cause everybody wants something from me, you just want me
– Çünkü herkes benden bir şey istiyor, sen sadece beni istiyorsun
You better believe I’m trying (trying, trying)
– Denediğime inansan iyi edersin (deniyorum, deniyorum)
To keep climbing (climbing, climbing)
– Tırmanmaya devam etmek (tırmanmak, tırmanmak)
But the higher we climb feels like we’re both none the wiser
– Ama ne kadar yükseğe tırmanırsak ikimiz de o kadar akıllı değilmişiz gibi geliyor
The only regret I have
– Sahip olduğum tek pişmanlık
I wish that it was just at a different time
– Keşke sadece farklı bir zamanda olsaydı
A most turbulent period of my life
– Hayatımın en çalkantılı dönemi
Why would I put that on you?
– Bunu sana neden takayım ki?
That’s just like a very heavy thing to have to talk about
– Bu sadece konuşulması gereken çok ağır bir şey gibi
But because of that period of time
– Ama o zaman dilimi yüzünden
Even though it was so much fun
– Çok eğlenceli olmasına rağmen
I didn’t get to go on and make new memories with him
– Onunla devam edip yeni anılar yapamadım.
There was just memories in the big storm
– Büyük fırtınada sadece anılar vardı