Video Klip
Şarkı Sözleri
I never thought I’d see you looking at me this way
– Bana bu şekilde baktığını göreceğimi hiç düşünmemiştim.
Almost vulgar and out of place
– Neredeyse kaba ve yersiz
Like seeing the moon in the day
– Gün içinde ayı görmek gibi
I find it hard not to look away
– Uzağa bakmamakta zorlanıyorum
Hard to believe it’s the same face
– Aynı yüz olduğuna inanmak zor
I saw twisted in anger
– Öfkeyle bükülmüş gördüm
I thought you’d hate me forever
– Benden sonsuza kadar nefret edeceğini sanıyordum.
Now I feel your hand under the table, a
– Şimdi elini masanın altında hissediyorum, bir
At the fancy restaurant
– Süslü restoranda
Gripping on my inner thigh
– İç uyluğumda kavrama
Like if you don’t I’m gonna run
– Sanki sen yapmazsan ben kaçacağım
But I’m not going anywhere
– Ama hiçbir yere gitmiyorum
Least not anywhere you’re not
– En azından olmadığın hiçbir yerde
Got me wrapped around your finger
– Parmağına sardım beni
Tied in a double knot
– Çift düğümle bağlanmış
Just like our legs all double knotted
– Tıpkı bacaklarımızın hepsi çift düğümlü gibi
In the morning at the Ritz
– Sabah Ritz’de
$700 dollar room still drinking coffee from the Keurig
– 700 dolarlık oda hala Keurig’den kahve içiyor
We’re soaking up the luxuries on someone else’s dime
– Başkasının kuruşundaki lüksü içimize çekiyoruz.
Living the dream before we fully pass our prime
– Asalımızı tam olarak geçmeden önce rüyayı yaşamak
And when we do
– Ve bunu yaptığımızda
I’ll have time to write the book on you
– Kitabı senin üzerine yazmak için zamanım olacak.
Time to write the book on you
– Kitabı senin üzerine yazma zamanı
Time to write the book on you
– Kitabı senin üzerine yazma zamanı
Time to write the book on you
– Kitabı senin üzerine yazma zamanı
Sitting on the kitchen counter
– Mutfak tezgahında oturmak
Counting bug bites on your thighs
– Uyluklarınızdaki böcek ısırıklarını saymak
Just another southern summer
– Sadece başka bir güney yaz
Sweating bullets in the highs
– Yükseklerde terleyen mermiler
Watermelon dripping down your chin
– Çenenden aşağı damlayan karpuz
Laughing ’til you cry
– Ağlayana kadar gülmek
Sweetest tears I ever tasted
– Tattığım en tatlı gözyaşları
Kissing salt out of your eyes
– Gözlerinden tuzu öpmek
I’ve been circumventing your pet peeves
– Evcil hayvan bakışlarını atlatıyordum.
Bending over backwards every time that you say please
– Lütfen dediğin her seferinde geriye doğru eğilmek
I just wanna make you happy
– Sadece seni mutlu etmek istiyorum
Will you let me spend a lifetime trying?
– Bir ömür denememe izin verir misin?
And if you do
– Ve eğer yaparsan
I’ll have time to write the book on you
– Kitabı senin üzerine yazmak için zamanım olacak.
Time to write the book on you
– Kitabı senin üzerine yazma zamanı
Time to write the book on you
– Kitabı senin üzerine yazma zamanı
Time to write the book on you
– Kitabı senin üzerine yazma zamanı
Finally time to write the book on you
– Sonunda kitabı senin üzerine yazmanın zamanı geldi
I still believe in God sometimes
– Bazen hala Tanrı’ya inanıyorum
It always takes me by surprise
– Beni her zaman şaşırtıyor
To catch myself in the middle of praying
– Dua etmenin ortasında kendimi yakalamak için
But I thank God for you
– Ama senin için Tanrı’ya şükrediyorum
When I don’t know what else to do
– Başka ne yapacağımı bilmediğimde
Don’t know where the words go but I still say ‘em
– Kelimelerin nereye gittiğini bilmiyorum ama yine de söylüyorum
If it’s not God, it’s Fate
– Eğer Tanrı değilse, bu Kaderdir
If it’s not Fate, it’s Chance
– Kader değilse, Şanstır
If it’s my chance I’m gonna take it
– Eğer bu benim şansımsa, onu alacağım
Cause who gets the chance
– Çünkü kimin şansı olur
Like the one that I have?
– Sahip olduğum gibi mi?
To catch the most wanted man in West Tennessee
– Batı Tennessee’de en çok aranan adamı yakalamak için
If you let me write the book
– Kitabı yazmama izin verirsen
Open the hood and take a look
– Kaputu aç ve bir bak
I promise anything you give me
– Bana vereceğin her şeye söz veriyorum
Is something I will keep
– Saklayacağım bir şey mi
We can burn it when it’s done
– Bittiğinde yakabiliriz.
Soot and cinder in the sun
– Güneşte kurum ve cüruf
Nothing left for anyone to read and weep
– Kimsenin okuyup ağlaması için hiçbir şey kalmadı
