Video Klip
Şarkı Sözleri
Fuck le top album, fuck être dans l’tempo
– En iyi albümü siktir et, tempoda olmayı siktir et
Ma jeunesse me laisse un arôme de sang dans la bouche, j’essaie d’oublier
– Gençliğim ağzımda kan kokusu bırakıyor, unutmaya çalışıyorum
La tête collée au mur sous la douche, j’essaie d’oublier
– Kafam duşta duvara yapışmışken, unutmaya çalışıyorum
Ces pourritures me voient millionnaire depuis 2015, s’ils savaient
– Bu çürükler beni 2015’ten beri milyoner olarak görüyor, keşke bilselerdi
Si j’avais parlé, si j’donnais ma version, tu crois qu’la tienne tiendrait ?
– Konuşsaydım, kendi versiyonumu verseydim, sence seninki tutar mıydı?
Enculé, bref, peu importe, c’est pas l’moment mais tuez-moi ou un jour, j’le ferai, si Dieu veut
– Orospu çocuğu, her neyse, önemli değil, zamanı değil ama beni öldür yoksa bir gün öldürürüm, İnşallah
Que j’mette la lumière sur ces enculés, j’pourrais écrire un livre sur ma vie, j’ai à peine trente berges
– Bu piçlere ışık tutmama izin ver, hayatım hakkında bir kitap yazabilirim, daha otuz yaşındayım
Ma grand-mère a allumé tant d’cierges, si on les groupait en une seule flamme, elle ferait trente mètres
– Büyükannem o kadar çok mum yaktı ki, onları tek bir alev halinde gruplasaydık otuz metre olurdu
Y a des mecs qui m’ont vu comme l’employé qui allait dead avec de l’arthrose
– Beni osteoartritle ölecek olan çalışan olarak gören adamlar var
P’tit, j’suis intelligent, j’ai vu l’bourbier, j’crois qu’j’ai bien fait
– P’tit, zekiyim, bataklığı gördüm, sanırım iyi yaptım
Pour les nôtres, j’suis patient et rancunier à mort, même bourré à mort, toréador dans un RS4 black
– Bizim için sabırlıyım ve ölümüne kırgınım, hatta sarhoşum, siyah rs4’te bir boğa güreşçisiyim
Quatre du mat’, j’sors de boîte, j’vais cash au caisson, j’rentre cash à la ‘son, faut pas qu’on s’embrouille devant
– Dört arkadaş’, kutudan çıkıyorum, kutuya nakit gidiyorum, ‘sese nakit gidiyorum, önünde kafam karışmasın
Si on fait parler l’alcool et la haine, sûr qu’ce soir s’arrête pour quelqu’un
– Alkol ve nefret hakkında konuşursak, elbette bu gece biri için duracak
Et il y aura toujours un trou du cul qui snap pour couvrir l’évènement
– Ve her zaman olayı örtbas etmek için çırpınan bir pislik olacak
J’manque de cœur mais j’suis pas mesquin, j’ai du talent mais j’suis pas l’best, hein
– Kalbim yok ama önemsiz değilim, yeteneğim var ama en iyisi değilim, ha
J’dis qu’j’suis quelqu’un d’bien, c’est relatif, y a forcément un mec pour qui j’suis un bâtard (Oh-oh)
– Ben iyi bir insan olduğumu söylüyorum, göreceli, piç olduğum bir adam olmalı (Oh-oh)
Celui qui a explosé sa tronche, barbé ou brisé l’cœur de sa meuf
– Yüzünü havaya uçuran, sakallı veya kız arkadaşının kalbini kıran kişi
Une heure, j’ai quitté la teuf (J’ai quitté la teuf), la même table, les mêmes ‘teilles avec les mêmes reufs
– Bir saat sonra la teuf’tan ayrıldım (la teuf’tan ayrıldım), aynı masa, aynı yüzleri olan aynı masalar
Tu fais ni l’beau temps ni la pluie, tu sors d’une chatte, enculé, tu s’ras jamais Dieu
– Ne havayı ne de yağmuru güzelleştiriyorsun, bir amcıktan çıkıyorsun, orospu çocuğu, asla Tanrı’yı durdurmuyorsun
Des fois, j’me dis qu’j’s’rai jamais vieux, des fois, j’me dis qu’j’s’rai jamais pieux
– Bazen kendime asla yaşlanmayacağımı söylerim, bazen kendime asla dindar olmayacağımı söylerim
Sa mère, elle est morte, il était au placard, j’l’ai croisé dehors, mon frère, tu vois qu’il a pris un choc
– Annesi öldü, dolaptaydı, dışarıda ona rastladım, kardeşim, gördün mü şok geçirdi
Peu importe c’qu’il a fait, ça m’fait trop d’la peine, wesh, j’suis dans c’jeu comme si j’commençais d’ouer-j
– Ne yaparsa yapsın, canımı sıkmak benim için çok fazla, wesh, bu oyunun içindeyim sanki unutmaya başlıyorum-j
Huit ans qu’j’ai pas retourné ma veste, c’est l’intro’, j’ai pas commencé l’texte (Scélérat)
– Ceketimi iade edeli sekiz yıl oldu, bu giriş ‘, yazmaya başlamadım (Alçak)
Han, zéro chrome, zéro chrome (Oh), zéro love, y a zéro love
– Han, sıfır krom, sıfır krom (Oh), sıfır aşk, sıfır aşk var
Enculé, causer à un mur, mieux qu’à un homme, grandir à la dure mieux qu’à la bonne
– Orospu çocuğu, bir duvarla konuşmak, bir erkekten daha iyi, zor yoldan iyiden daha iyi büyümek
Violence dans les verbes et j’ai la gerbe, rigueur nord-coréenne
– Fiillerde şiddet ve bende demet var, Kuzey Kore titizliği
Escroquerie, blanchiment, unité napolitaine, haine phocéenne
– Aldatmaca, aklama, Napoliten birliği, Fokya nefreti
Et j’tirais les rapports si y en a une, j’arrive plus à jurer sur ma mère
– Ve eğer varsa raporları çekerdim, artık anneme yemin edemem
Quelques mecs ont quitté mon navire, tout l’monde veut connaître mon salaire
– Birkaç adam gemimi terk etti, herkes maaşımı bilmek istiyor
Le ciel va gronder, ça va vite, tu t’en sors, ça prend la haine, j’suis dans la suite avec deux garces, moi
– Gökyüzü gürleyecek, hızlı gidiyor, geçiniyorsun, nefreti alıyor, iki orospuyla süitteyim, ben
Tout ce Ruinart coule à flots, j’ai remonté les faux comme si j’avais la vision divine
– Bütün bu Yıkım akıyor, sahteciliği ilahi bir vizyonum varmış gibi çektim
Ma vie m’a rendu parano, ils vont t’envoyer droit à la morgue, toi, tu les suis comme un âne, oh
– Hayatım beni paranoyak yaptı, seni doğrudan morga gönderecekler, sen, onları bir eşek gibi takip ediyorsun, oh
La vie m’a rendu parano, ils vont t’envoyer droit à la morgue, toi, tu les suis comme un âne, oh
– Hayat beni paranoyak yaptı, seni doğrudan morga gönderecekler, sen, onları bir eşek gibi takip ediyorsun, oh
Mais qui va s’assoir à ma table ? (Qui ?) On compte plus nos morts dans la came (Han)
– Ama masama kim oturacak? (Kim?) Artık ölülerimizi camda saymıyoruz (Han)
Et cette putain d’cabine quand j’y rentre, on dirait qu’j’leur en colle un sur la tempe
– Ve bu lanet kulübeye girdiğimde, onların tapınağına bir tane yapıştırıyormuşum gibi görünüyor
J’fais mon job, j’fais mon job (Scélérat, scélérat)
– İşimi yapıyorum, işimi yapıyorum (Alçak, alçak)
J’ai passé la night à écrire un poème, j’peux pas passer ma vie à compter mes problèmes (Eh)
– Geceyi şiir yazarak geçirdim, hayatımı sorunlarımı sayarak geçiremem (Eh)
De moins en moins d’attaches et j’apprends à cacher ma rage
– Gittikçe daha az bağlanıyorum ve öfkemi gizlemeyi öğreniyorum
Cent-quatre-vingt sur la bande d’arrêt d’urgence, j’suis fier, j’peux pas rendre l’ennemi indulgent
– Acil durdurma şeridinde yüz seksen, gurur duyuyorum, düşmanı hoşgörülü yapamam
Ça sent la gomme chaude, dehors, ça chuchote, donne une balle ou un stylo qu’j’fasse un one shot
– Dışarısı sıcak sakız gibi kokuyor, fısıldıyor, tek atış yaptığım bir top veya kalem ver
J’parle de paix, fusil à lunette sous l’bras, j’parle de rue, j’m’y suis enrhumé depuis gosse
– Barıştan bahsediyorum, kolun altındaki keskin nişancı tüfeği, sokaktan bahsediyorum, çocukluğumdan beri orada üşüttüm
J’lui parle de love les deux doigts dans la bouche et quand ils parlent de moi, ils ont la langue qui fourche
– Onunla aşk hakkında ağzımda iki parmağımla konuşuyorum ve onlar benim hakkımda konuştuklarında dilleri dışarı çıkıyor
J’ai du mal à t’aimer (J’ai du mal à t’aimer)
– Seni sevmekte zorlanıyorum (Seni sevmekte zorlanıyorum)
C’truc au fond du ventre qu’j’ai du mal à trainer et c’penchant pour l’blé qu’j’ai du mal à freiner (Scélérat)
– Midemin derinliklerinde antrenman yapmayı zor buluyorum ve yavaşlamayı zor bulduğum alkole doğru eğiliyor (Alçak)
Mais qui va s’assoir à ma table ? (S’assoir à ma table, qui ?)
– Ama masama kim oturacak? (Masama oturmak için, kim?)
On compte plus nos morts dans la came (Scélérat, on compte plus nos morts dans la came)
– Artık kamerada ölülerimizi saymıyoruz (Alçak, artık kamerada ölülerimizi saymıyoruz)
Et cette putain d’cabine quand j’y rentre, on dirait qu’j’leur en colle un sur la tempe
– Ve bu lanet kulübeye girdiğimde, onların tapınağına bir tane yapıştırıyormuşum gibi görünüyor
J’fais mon job, j’fais mon job (Job)
– İşimi yapıyorum, işimi yapıyorum (iş)