All I need is one
– Tek ihtiyacım olan bir tane.
One old man is enough
– Bir ihtiyar yeter
Babe, you got it wrong
– Bebeğim, yanlış anladın
Please turn your fears into trust
– Lütfen korkularınızı güvene dönüştürün
To trust
– Güvenmek
Where’d the love go?
– Nereye gitmek isterim?
When all is said and done?
– Ne zaman tüm söyledi ve yapılır?
Hey now, I got your hands in the air
– Ellerini havaya kaldırdım.
I’ma go through your stuff
– Eşyalarını gözden geçireceğim.
Where’d the love go?
– Nereye gitmek isterim?
Put the running into run
– Koşuyu koşuya koy
You’re asking me to stay
– Kalmamı istiyorsun
But I never met a girl I could trust
– Ama asla güvenebileceğim bir kızla tanışmadım.
You’re saying those words like you hate me now (wo-woah)
– Bu sözleri şimdi benden nefret ediyormuş gibi söylüyorsun (wo-woah)
Our house is burning
– Evimiz yanıyor
When you’re raising hell (wo-woah)
– Cehennemi büyütürken (wo-woah)
Here in the ashes
– İşte küllerin içinde
Your soul cries out (ah-ah-ah)
– Ruhun haykırıyor (ah-ah-ah)
But don’t be afraid of these thunderclouds
– Ama bu gök gürültüsünden korkma.
These thunderclouds, oh no
– Bu gök gürültüsü bulutları, oh hayır
These thunderclouds, oh no, no
– Bu gök gürültüsü bulutları, oh hayır, hayır
All I need is love
– Tek ihtiyacım olan aşk
(Da-dum, dum, dum)
– (Da-dum, dum, dum)
All I need is a word
– Tek ihtiyacım olan bir kelime
(Da-dum, dum, dum)
– (Da-dum, dum, dum)
All I need is us
– Tek ihtiyacım olan biziz.
(Da-dum, dum, dum)
– (Da-dum, dum, dum)
You turn nouns into verbs (ooh, oh)
– İsimleri fiillere çeviriyorsun (ooh, oh)
To verbs (ooh, oh)
– Fiillere (ooh, oh)
Where did love go?
– Aşk nereye gitti?
When all is said and done?
– Ne zaman tüm söyledi ve yapılır?
Hey now, put your hands in the air
– Hey şimdi, ellerini havaya Kaldır
I’ma go through your stuff
– Eşyalarını gözden geçireceğim.
Where did love go?
– Aşk nereye gitti?
You put the running into run
– Koşuyu koşuya soktun.
You’re asking me to stay
– Kalmamı istiyorsun
But I never met a man I could trust
– Ama güvenebileceğim bir adamla hiç tanışmadım.
Hey, yeah
– Hey, evet
You’re saying those words like you hate me now (wo-woah)
– Bu sözleri şimdi benden nefret ediyormuş gibi söylüyorsun (wo-woah)
Our house is burning
– Evimiz yanıyor
When you’re raising hell (wo-woah)
– Cehennemi büyütürken (wo-woah)
Here in the ashes
– İşte küllerin içinde
Your soul cries out (ah-ah-ah)
– Ruhun haykırıyor (ah-ah-ah)
But don’t be afraid of these thunderclouds
– Ama bu gök gürültüsünden korkma.
These thunderclouds, oh no
– Bu gök gürültüsü bulutları, oh hayır
These thunderclouds, oh no, no
– Bu gök gürültüsü bulutları, oh hayır, hayır
These thunderclouds, oh no
– Bu gök gürültüsü bulutları, oh hayır
These thunderclouds, oh no, no
– Bu gök gürültüsü bulutları, oh hayır, hayır
These thunderclouds (oh, whoa)
– Bu gök gürültüsü bulutları (oh, whoa)
These thunderclouds (ah, ah, ah)
– Bu gök gürültüsü bulutları (ah, ah, ah)
These thunderclouds (oh, oh)
– Bu gök gürültüsü bulutları (oh, oh)
Bir yanıt yazın
Yorum yapabilmek için oturum açmalısınız.