adese | * Mercek. * Kovucuk. * Görüşderecesi, inceliği. |
adet | * Sayı. * Herhangi bir sayıda olan (şey), tane. |
âdet | * Bir kimsenin yapmaya alışmışolduğu şey, alışkı. * Topluluk içinde eskiden beri uyulan kural, töre. * Ay başı. |
âdet edinmek | * bir şeyi alışkanlık ve huy durumuna getirmek. |
âdet görmek | * (kadın) ay başı olmak. |
âdet olmak | * öteden beri yapılır olmak. * bir şey gelenek durumuna gelmişolmak. |
âdet yerini bulsun diye | * gerekli görüldüğü için değil, yalnız alışılmışolduğu için. |
âdeta | * Bayağı, basbayağı, hemen hemen, sanki. * Bayağıyürüyüşle. |
adetçe | * Sayı bakımından, sayıca. |
adetimürettep | * Bkz. tam sayı. |
adezyon kuvveti | * Yan yana duran veya sürtünen iki cismin molekülleri arasındaki çekişkuvveti. |
adı(veya ismi) gibi bilmek | * çok iyi bilmek. |
adı batası(veya adı batasıca) | * “yok olası” anlamında bir ilenme. |
adı batmak | * (sevilmeyen bir şey veya kimse için) unutulmak, adıanılmaz olmak, artık sözü edilmemek. |
adı belirsiz | * ünü olmayan, tanınmayan, kim ve ne olduğu bilinmeyen. |
adı bile okunmamak | * birine hiç önem verilmemek. |
adıçıkmak | * kötü bir ün kazanmak. * hakkı olmayan bir ün kazanma. |
adıçıkmışdokuza, inmez sekize | * birinin bir kere adıçıktıktan sonra onun hakkındaki yaygın inanç artık kolay kolay düzelemez. |
adıdeliye çıkmak | * deli olmadığı hâlde deli olarak tanınmak. |
adıduyulmak | * tanınmak, ünlenmek. |
adı geçmek | * anılmak, söz konusu olmak, ismi geçmek. * adıyazılmak. |
adıkaldırılmak | * anılmaz olmak, silinip gitmek. |
adıkalmak | * bir kimse veya bir şey ortadan çekildikten, öldükten sonra dillerde yalnız adıdolaşmak. |
adıkarışmak | * (kötü) bir işle birinin ilgisi bulunduğu söylenilmek. |
adıkötüye çıkmak | * ünü kötü olarak yayılmak. |
adı olmak | * gereksiz, yersiz ünü olmak. |
adısanı | * bir kimsenin kimliği. |
adıüstünde | * adından belli olduğu gibi. |
adıvar | * yaşamayan, yalnızca hayalde var olan. |
adıverilmek | * ad takılmak. |
adıl | * Zamir. |
adım | * Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri. * Bir adımda alınan yol (bu uzunluk 75 cm sayılır). * Girişim, hamle. * Bir gösterge ucunun eşolarak ayrılmışyaylardan biri boyunca aldığı yol. * Ayakta temel duruştan, bir ayağın türlü yönlerde iki ayak boyu kadar ara ile yer değiştirmesi. * Teknolojide iki dişli arasındaki aralık. |
adım adım | * Ağır ağır, yavaşyavaş. |
adım adım gezmek | * her yerini dolaşıp görmek. |
adım adım izlemek | * arkasından izlemek. * gizlice takip etmek. |
adım atmak | * yürümek için ayağınıöne doğru uzatıp basmak. * bir işe ilk kez girişmek. |
adım atmamak | * gitmemek, uğramamak, aramamak. |
adım başı | * Birbirine yakın yerlerde, sık sık. |
adımınıattırmamak | * bir yere girmesine engel olmak. |
adımını geri almak | * başladığı bir işten geri dönmek. |
adımlama | * Adımlamak işi. |
adımlamak | * Adımla ölçmek. * Bir yerde ileriye geriye doğru giderek dolaşmak. |
adımlarınıaçmak | * yürürken hızlanmak. |
adımlarınıseyrekleştirmek | * hızlıyürürken adımlarınıyavaşlatmak. |
adımlarınısıklaştırmak | * daha küçük ve çabuk adımlar atarak hızlıyurümek, ivmek, acele etmek. |
adımlık | * Adım uzunluğunda olan. * Bir yerin çok uzak olmadığını belirtmek için kullanılır. |
adımsayar | * Yürüme sırasında gerçek sonuçlara varabilmek için geçilen yerin uzunluğunu anlayabilmek amacıyla ayağa takılan alet, pedometre. |
adına | * o şeyin veya o kimsenin yerinde olarak, namına, onun hesabına. |
adınıağzına almamak | * dargınlık, kırgınlık, kızgınlık gibi bir sebeple bir kimseden hiç söz etmemek. |
adınıalmak | * ad takılmak, ad verilmek. |
Kategoriler