Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 15

adese * Mercek.
* Kovucuk.
* Görüşderecesi, inceliği.
adet * Sayı.
* Herhangi bir sayıda olan (şey), tane.
âdet * Bir kimsenin yapmaya alışmışolduğu şey, alışkı.
* Topluluk içinde eskiden beri uyulan kural, töre.
* Ay başı.
âdet edinmek * bir şeyi alışkanlık ve huy durumuna getirmek.
âdet görmek * (kadın) ay başı olmak.
âdet olmak * öteden beri yapılır olmak.
* bir şey gelenek durumuna gelmişolmak.
âdet yerini bulsun diye * gerekli görüldüğü için değil, yalnız alışılmışolduğu için.
âdeta * Bayağı, basbayağı, hemen hemen, sanki.
* Bayağıyürüyüşle.
adetçe * Sayı bakımından, sayıca.
adetimürettep * Bkz. tam sayı.
adezyon kuvveti * Yan yana duran veya sürtünen iki cismin molekülleri arasındaki çekişkuvveti.
adı(veya ismi) gibi bilmek * çok iyi bilmek.
adı batası(veya adı batasıca) * “yok olası” anlamında bir ilenme.
adı batmak * (sevilmeyen bir şey veya kimse için) unutulmak, adıanılmaz olmak, artık sözü edilmemek.
adı belirsiz * ünü olmayan, tanınmayan, kim ve ne olduğu bilinmeyen.
adı bile okunmamak * birine hiç önem verilmemek.
adıçıkmak * kötü bir ün kazanmak.
* hakkı olmayan bir ün kazanma.
adıçıkmışdokuza, inmez sekize * birinin bir kere adıçıktıktan sonra onun hakkındaki yaygın inanç artık kolay kolay düzelemez.
adıdeliye çıkmak * deli olmadığı hâlde deli olarak tanınmak.
adıduyulmak * tanınmak, ünlenmek.
adı geçmek * anılmak, söz konusu olmak, ismi geçmek.
* adıyazılmak.
adıkaldırılmak * anılmaz olmak, silinip gitmek.
adıkalmak * bir kimse veya bir şey ortadan çekildikten, öldükten sonra dillerde yalnız adıdolaşmak.
adıkarışmak * (kötü) bir işle birinin ilgisi bulunduğu söylenilmek.
adıkötüye çıkmak * ünü kötü olarak yayılmak.
adı olmak * gereksiz, yersiz ünü olmak.
adısanı * bir kimsenin kimliği.
adıüstünde * adından belli olduğu gibi.
adıvar * yaşamayan, yalnızca hayalde var olan.
adıverilmek * ad takılmak.
adıl * Zamir.
adım * Yürümek için yapılan ayak atışlarının her biri.
* Bir adımda alınan yol (bu uzunluk 75 cm sayılır).
* Girişim, hamle.
* Bir gösterge ucunun eşolarak ayrılmışyaylardan biri boyunca aldığı yol.
* Ayakta temel duruştan, bir ayağın türlü yönlerde iki ayak boyu kadar ara ile yer değiştirmesi.
* Teknolojide iki dişli arasındaki aralık.
adım adım * Ağır ağır, yavaşyavaş.
adım adım gezmek * her yerini dolaşıp görmek.
adım adım izlemek * arkasından izlemek.
* gizlice takip etmek.
adım atmak * yürümek için ayağınıöne doğru uzatıp basmak.
* bir işe ilk kez girişmek.
adım atmamak * gitmemek, uğramamak, aramamak.
adım başı * Birbirine yakın yerlerde, sık sık.
adımınıattırmamak * bir yere girmesine engel olmak.
adımını geri almak * başladığı bir işten geri dönmek.
adımlama * Adımlamak işi.
adımlamak * Adımla ölçmek.
* Bir yerde ileriye geriye doğru giderek dolaşmak.
adımlarınıaçmak * yürürken hızlanmak.
adımlarınıseyrekleştirmek * hızlıyürürken adımlarınıyavaşlatmak.
adımlarınısıklaştırmak * daha küçük ve çabuk adımlar atarak hızlıyurümek, ivmek, acele etmek.
adımlık * Adım uzunluğunda olan.
* Bir yerin çok uzak olmadığını belirtmek için kullanılır.
adımsayar * Yürüme sırasında gerçek sonuçlara varabilmek için geçilen yerin uzunluğunu anlayabilmek amacıyla ayağa
takılan alet, pedometre.
adına * o şeyin veya o kimsenin yerinde olarak, namına, onun hesabına.
adınıağzına almamak * dargınlık, kırgınlık, kızgınlık gibi bir sebeple bir kimseden hiç söz etmemek.
adınıalmak * ad takılmak, ad verilmek.

Bir yanıt yazın