Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 30

Ahfeş’in keçisi gibi başınısallamak * söylenen sözü anlamadan kafa sallayarak onaylamak.
ahıçıkmak * yaptığı ilenme etkisini göstermek.
ahıtutmak * birinin ilenmeleri gerçekleşmek.
ahıyerde kalmamak * yaptığı ilenme er geç etkisini göstermek.
ahım şahım * Beğenilecek, değer verilecek bir şey değil.
ahım şahım bir şey değil * beğenilecek, değer verilecek bir şey değil.
ahır * Evcil büyük başhayvanların barındığıkapalıyer, hayvan damı.
ahıra çekmek * bir sürüyü ahıra kapamak, bir hayvanıahıra bağlamak.
ahıra çevirmek * bir yeri pis, bakımsız, dağınık, harap duruma getirmek.
ahırlama * Ahırlamak işi.
ahırlamak * (hayvan) Ahırda uzun süre kalıp hamlaşmak.
Ahıska Türkleri * Gürcistan’ın Türkiye sınırlarına yakın bölgelerinde yaşamışolan, ancak 2. Dünya Savaşısonlarında
Sovyetler Birliğinin değişik bölgelerine sürülen Türkler.
Ahi * Ahilik ocağından olan kimse.
ahi * Cömert, eli açık.
Ahilik * Kökü eski Türk töresinde olan ve Anadolu’da yüksek bir gelişim gösteren esnaf, zanaatçı, çiftçi gibi bütün
çalışma kollarını içine alan ocak.
ahilik * Eli açık olma durumu, cömertlik.
ahir * Son, sonraki, ahır.
* Sonra, en sonra, sonunda.
ahir vakit * İnsan ömrünün son yılları.
ahir zaman * Son zaman.
* (halk inanışına göre) Dünyanın son günleri, kıyametin kopmak üzere bulunduğu günler veya yıllar.
ahir zaman peygamberi * Müslümanlarca son peygamber olduğuna inanılan Hz. Muhammed.
ahiren * Son zamanlarda, son günlerde, son olarak, yakınlarda.
ahiret * Bkz. ahret.
ahiretlik * Bkz. ahretlik.
ahit * Kendi kendine söz vererek bir işi üzerine alma, ant.
* Antlaşma.
* Devir, zaman.
ahitleşme * Ahitleşmek işi.
ahitleşmek * Antlaşmak.
ahitname * Antlaşma belgesi, antlaşma, anlaşma.
ahiz * Alma.
* Kabul etme.
ahize * Bir elektrik akımınıalıp başka bir kuvvete çeviren âlet, alıcı, reseptör.
ahkâm * Yargılar, hükümler.
ahkâm çıkarmak * kendi düşüncelerine dayanarak birtakım yargılara varmak.
ahkâm kesmek * çekinmeden kesin yargılarda bulunmak, bilir bilmez konuşmak.
ahkâm yürütmek * (bir sözden) kendi anlayışına göre sonuçlar çıkarmak.
ahlâf * Birinin yerine geçenler, halefler, kuşaklar, eslâf karşıtı.
ahlâk * Bir toplum içinde kişilerin benimsedikleri, uymak zorunda bulunduklarıdavranış biçimleri ve kuralları.
* Belli bir toplumun belli bir döneminde bireysel ve toplumsal davranışkurallarınıtespit eden ve inceleyen
bilim.
* İyi nitelikler, güzel huylar.
ahlâk bilimi * Yarar, iyi, kötü gibi sorunları inceleyen, törelere dayanan bir davranışyasası geliştiren, neyin uğrunda
savaşılmaya değer, neyin hayata anlam kazandırdığı, hangi davranışın iyi ve hangisinin kötü olduğu gibi sorunları
kendine konu edinen bilim, etik.
ahlâk dışı * Töre dışı.
ahlâk dışıcılık * Ahlâk bilimine aykırıdavranma.
ahlâk yasası * Ahlâk işlerini belirleyen, kendine uyulmasıahlâk açısından gerekli olan genel ve geçer kural.
ahlâk zabıtası * Büyük şehir halkının sosyal ve sağlık durumunu koruyan, şehir düzeni için çalışan teşkilât.
ahlâkça * Ahlâk anlayışına göre, ahlâk değerlerine bağlılıkla.
ahlâkçı * Ahlâk konularını inceleyen filozof veya bu konularla uğraşan kimse.
* Her şeyi ahlâk açısından değerlendiren kimse.
ahlâkçılık * Ahlâkı bir araç değil, bir amaç sayan öğreti, törecilik, moralizm.
ahlâken * Ahlâka uygunlukla.
ahlâkıyat * Ahlâk bilimi.
ahlâkî * Ahlâka uygun, ahlâkla ilgili.
ahlâkî vazife * Kanunun zorlaması olmaksızın, doğru bilindiği için yapılması gereken işler.
ahlâklı * Ahlâk kurallarına bağlı, bunlara uygun davranan (kimse).
ahlâklılık * Bir insanın veya bir insan grubunun iyi ve kötü açısından davranış biçimi ve ahlâkî düşünüşü.
* Ahlâk kuralları, yasaları ile uyum içinde olma.
ahlâksız * Ahlâk kurallarına uymayan.
* Dürüst davranmayan, kötü huylu, terbiyesiz.

Bir yanıt yazın