akça | * Oldukça beyaz, beyazca. |
akça | * Bkz. akçe. |
akça armudu | * İnce kabuklu, sarı, etli ve sulu bir tür armut. |
akça pakça | * Beyaz tenli, güzel (kadın). |
akça yel | * Güneydoğudan esen yel, keşişleme. |
akçaağaç | * Akçaağaçgillerden süs ağacı olarak da dikilen tahtasıhafif ve sağlam bir ağaç, isfendan (Acer). |
akçaağaçgiller | * İki çeneklilerden, örneği akçaağaç olan bir bitki familyası. |
akçakavak | * Akkavak. |
akçalı | * Paraya bağlı, parayla ilgili, malî. |
akçe | * Küçük gümüşpara. * Her tür madenî para. |
akçıl | * Rengini atmış, ağarmış, içinde ak renk bulunan. |
akçıllanma | * Akçıllanmak işi. |
akçıllanmak | * Akçıl duruma gelmek, rengini atmak veya atmışgibi olmak. |
akçıllaşma | * Akçıllaşmak işi veya durumu. |
akçıllaşmak | * Akçıl duruma gelmişolmak. |
akçıllık | * Akçıl olanın durumu. |
akçöpleme | * Zambakgillerden, yapraklarının uzun, genişolması, çiçeklerinin güzelliği dolayısıyla bahçe çiçekleri arasına giren zehirli bir bitki cinsi (Veratrum album). |
akdarı | * Buğdaygillerden, bir yıllık veya daha uzun yaşayabilen otsu bir bitki türü (Panicum miliaceum). |
akdedilme | * Akdedilmek durumu. |
akdedilmek | * Akdetmek işi yapılmak. |
Akdeniz humması | * Malta humması. |
Akdeniz mavisi | * Parlak ve canlı görünümde mavi rengin bir türü. |
akdetme | * Akdetmek işi. |
akdetmek | * (mukavele, muahede, ittifak gibi karşılıklı bağlanma anlamıtaşıyan Arapça sözlerle) Yapmak. |
akdiken | * Hünnapgillerden, hekimlikte ve boyacılıkta kullanılan bir bitki cinsi, güvem eriği, geyik dikeni (Rhamnus cathartica). |
akdoğan | * Kartalgillerden bir doğan türü, aksungur. |
akdut | * Beyaz renkte olan dut. |
akemi | * İki elemanlımermer yapıştırıcısı. |
akgünlük | * Tütsü olarak yakılan bir tür ağaç sakızı. |
akhardal | * Hekimlikte iç sürdürücü olarak kullanılan hardal türlerinden biri (Sinapis alba). |
akı | * Herhangi bir kuvvet alanında, belli bir düzlemin belli bir bölümünden geçtiği var sayılan güç çizgileri, seyelân. |
akıak karasıkara | * beyaz tenli, kara gözlü, kara saçlı. |
akıkarası geçitte belli olur | * bir iddiadaki doğruluğun ancak deney veya sınav sonunda belli olacağınıanlatmak için söylenir. |
akı bet | * (bir işveya durum için) Son, sonuç. * Sonunda, eninde sonunda. |
akı betine uğramak | * birinin içinde bulunduğu kötü duruma düşmek. |
akıcı | * Akma özelliği olan. * Kolay söylenebilen, okunabilen, anlamca açık (anlatım), selis. |
akıcıünsüz | * Ciğerlerden gelen havanın, ağız boşluğundaki yarıkapalı bir engele çarpmasıyla oluşan bol sesli ünsüz (r, l, ğ, y). |
akıcılık | * Akıcı olma durumu. * Söz, yazıve anlatımın akıcı olma özelliği, selâset. |
akıcılık ölçeği | * Bir sıvının belli sıcaklıktaki akıcılığınıölçmekte kullanılan alet. |
akıl | * Düşünme, anlama ve kavrama gücü, us. * Hafıza, bellek. * Öğüt, salık verilen yol. * Düşünce, kanı. |
akıl akıl, gel çengele takıl | * bir sorunun nasıl çözümleneceğini düşünememe durumu. |
akıl akıldan üstündür | * bir kimsenin aklına gelmeyen bir çare, herhangi birinin aklına gelebilir. |
akıl almak | * danışmak, görüşalmak. |
akıl almamak | * inanılacak gibi olmamak, akla uygun gelmemek. |
akıl almaz | * inanılacak gibi olmayan, inanılmaz. |
akıl danışmak | * bir konuda birinin görüşünü sormak. |
akıl defteri | * Hatırlanıp yapılması gereken şeylerin yazıldığıküçük defter, not defteri, muhtıra defteri, ajanda. |
akıl dışı | * Akla, gerçeğe, uygun olmayan. * Us dışı, gayriaklî, irrasyonel. |
akıl dışıcılık | * Akıl dışıdavranma yanlısı görüş, us dışıcılık, irrasyonalizm. |
akıl dişi | * Yirmi yaşsıralarında altlıüstlü ve sağlısollu, en içeride çıkan azıdişi, yirmi yaşdişi. |
Kategoriler