aktavşan | * Bir cins iri çöl sıçanı(Jaculus). |
aktif | * Etkin, canlı, hareketli, çalışkan. * Etkili, etken. * Bir ticarethanenin, ortaklığın para ile değerlendirilebilen mal ve haklarının tümü. * Etken. |
aktif fiil | * Etken fiil. |
aktif metot | * Öğrencilerin, kişisel çalışmalarınıve işyapma yeteneklerini geliştirmeyi sağlayan bilimsel yöntem. |
aktif rol oynamak | * etkili olmak. |
aktif taşıma | * Bir maddenin hücre zarından enerji harcanarak hücre içine veya dışına taşınması. |
aktifleşme | * Aktif duruma gelme. |
aktifleşmek | * Canlı hareketli, etkili olmak, aktif duruma gelmek. |
aktifleştirme | * Aktifleştirmek işi. |
aktifleştirmek | * Aktifleşmesini sağlamak, aktif duruma getirmek. |
aktiflik | * Etkinlik. |
aktinit | * Aktinyum, toryum, protaktinyum, tulyum, plûtonyum, amerikyum, küryum ve berkelyum radyoaktif elementlerinin ortak adı. |
aktinoloji | * Güneş ışınlarının hem insan hem de bütün canlılar üzerinde etkisini inceleyen bilim dalı. |
aktinyum | * Atom numarası89, atom ağırlığı227 olan, radyoaktif bir element.KısaltmasıAc. |
aktinyumlu | * Özünde aktinyum bulunduran. |
aktivite | * Etkinlik. |
aktivizm | * Etkincilik. |
aktör | * Erkek oyuncu. * Olduğundan başka türlü görünen kimse. |
aktöre | * Ahlâk. |
aktörlük | * Aktörün görevi, aktörün yaptığı iş. * Olduğundan başka türlü görünme, kendini başka türlü gösterme. |
aktris | * Kadın oyuncu. |
aktüalite | * Güncellik. * Günün olayıveya konusu. |
aktüalitesini kaybetmek | * güncelliğini yitirmek. |
aktüalizm | * Geçmişjeolojik olayların bugünkülere bakarak açıklanabileceğini ileri süren öğreti, edimselcilik. * Kuvveden fiile geçmişolan hâl (Aristo felsefesi). |
aktüel | * Güncel, şimdiki. * Edimsel. |
akur | * Azgın, kızgın (hayvan). |
akustik | * Fizik biliminin konusu ses olan kolu, yankı bilimi. * Kapalı bir yerde seslerin dağılım biçimi, ses dağılımı, yankılanım. |
akut | * İlerlemiş, şiddetli, acil (hastalık). |
akuzatif | * Yükleme durumu. |
akü | * Akümülâtörün kısaltılmışadı. |
akümülâtör | * Elektrik enerjisini kimyasal enerji olarak depo eden, istenildiğinde bunu elektrik enerjisi olarak veren cihaz, akımtoplar. |
aküpunktür | * Vücudun belirli noktalarına genellikle altın iğne batırarak yapılan Çin’de yayılmışolan tedavi. |
akva | * Kuvvetli, sağlam. * Bir tür sırmalıve köstekli bıçak. |
akvam | * Kavimler. |
akvarel | * Sulu boya resim. |
akvaryum | * Tatlıveya tuzlu su hayvanlarının, su bitkilerinin yapay bir ortamda beslendiği cam su kabı. |
akvaryumcu | * Akvaryum işiyle uğraşan kimse. |
akvaryumculuk | * Akvaryumcunun mesleği. * Süs balığı beslemeciliği. |
akya balığı | * Uskumrugillerden, ufak pullu, 10-15 bazen de 50-60 kg gelen bir balık, akbalık (Lichia amia). |
akyuvar | * Kan ve lenf gibi vücut sıvılarında bulunan çekirdekli, yuvarlak hücre, lökosit. |
akzambak | * Zambakgillerden, süs bitkisi olarak yetiştirilen, çiçeği dişve yüz şişlerinin tedavisinde kullanılan bir bitki (Lilium candidum). |
Al | * Alüminyum’un kısaltması. |
al | * Aldatma, düzen, tuzak, hile. |
al | * Kanın rengi, kızıl, kırmızı. * Bu renkte olan. * (at donu için) Dorunun açığı, kızıla çalan. * Yüze sürülen pembe düzgün, allık. |
al (veya alın) | * işte. |
al (veya kanlı) gömlek gizlenemez | * gizli tutulmasıelde olmayan şeyler için söylenir. |
-al- / -el- | * İsimden fiil türeten ek. |
-al / -el | * İsimden sıfat türeten ek: gen-el, gövel (< gök-el), güz-el (<gözel), doğ-al, öz-el vb. |
al basmak | * loğusa albastıhastalığına tutulmak. |
al bayrak (veya sancak) | * Türk bayrağı. |
Kategoriler