Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 48

alçaklaşmak * Bayağılaşmak.
alçaklaştırma * Alçaklaştırmak durumu.
alçaklaştırmak * Alçaklaşmasına sebep olmak.
alçaklık * Alçak olma durumu.
* Alçakça davranış, şenaat.
alçalış * Aşağılaşma, bayağılaşma, mezellet.
alçalma * Alçalmak işi, inme.
* Toprağın çöküp oturması.
* Kabarma alçalma olayında suların indiği dönem, cezir.
* Düşkünlük, zül.
alçalmak * Alçak duruma gelmek, yüksekten aşağıdoğru inmek.
* (insan için) Değeri azalmak.
alçaltı * Küçük düşürme, hor görme, zillet.
alçaltıcı * Küçük düşürücü.
alçaltış * Alçaltmak işi veya biçimi.
alçaltma * Alçaltmak işi.
alçaltmak * Alçak duruma getirmek.
* Değerini azaltmak.
alçarak * Az alçak.
alçı * Alçıtaşının pişirilip toz durumuna getirilmesinden elde edilen madde.
alçıkalıp * Bir şeyin üzerine alçıdökülerek alınan kalıp.
alçıtaşı * Toprak içinde katman olarak bulunan ve pişirilip toz durumuna getirilerek alçıyapmaya yarayan hidratlı
kalsiyum sülfat, jips.
alçıcı * Alçıtaşınıçıkaran kimse.
* Tavan ve duvarların alçı ile kaplanmasında çalışan işçi.
alçılama * Alçılamak işi.
alçılamak * Alçı ile sıvamak.
* Alçıkarıştırmak.
alçılanma * Alçılanmak işi.
alçılanmak * Alçılamak işine konu olmak.
alçılatma * Alçılatmak işi.
alçılatmak * Alçı ile kapattırmak, sıvatmak.
alçılı * İçinde alçı bulunan.
* Alçı ile sarılmışolan.
alçıpan * Tavan süslemelerinde kullanılan ve çeşitli desenleri olan alçıdan yapılmışkalıp.
alçıya almak (veya koymak) * kırılan bir kemiği gereği gibi kaynaması için alçıya batırılmışsargı ile sarmak.
aldanç * Çabuk ve kolay aldatılan kimse.
aldangıç * Üzeri ot veya kumla örtülmüşçukur, tuzak.
aldanış * Aldanmak işi veya biçimi, kanma.
aldanma * Aldanmak işi.
aldanmak * Görünüşe kapılarak yanlış bir yargıya varmak, yanılmak.
* Bir hileye, bir yalana kanmak.
* Düşkırıklığına uğramak.
* Avunmak, oyalanmak.
* (bitkiler için) Havanın birden ısınmasıyla zamansız açan çiçek, soğuk sebebiyle donmak.
aldatıcı * Aldatma niteliği olan, yanıltıcı, kandırıcı.
aldatılma * Aldatılmak işi.
aldatılmak * Aldatmak işine konu olmak.
aldatış * Aldatma işi veya biçimi.
aldatma * Aldatmak işi.
aldatmaca * Aldatmaya dayanan davranış, aldatıcı oyun.
aldatmak * Beklenmedik bir davranışla yanıltmak.
* Karşısındakinin dikkatsizliğinden, ilgisizliğinden, gereği gibi uyanık olmayışından yararlanarak onun
zararına kazanç sağlamak.
* Birine verilen sözü tutmamak, yalan söylemek.
* Bir şeyin görünürdeki durumu, o şeyin niteliği bakımından yanlış bir kanıvermek.
* Ayartmak, kötü yola sürüklemek, baştan çıkarmak, iğfal etmek.
* (karıveya koca) Eşine sadakatsizlik etmek, ihanet etmek.
* Oyalamak, avutmak.
aldehit * Alkolleri oksitlendirme veya asitleri indirgeme yolu ile elde edilen uçucu bir sıvı.
aldı * (halk edebiyatında) söylemeye başladı.
aldığı abdest ürküttüğü kurbağaya değmemek * sağladığıyarar, verdiği zararıkarşılamamak.
aldırış * Aldırmak işi veya biçimi.
aldırışetmemek * önem vermemek, aldırmamak, ilgi göstermemek, ilgilenmemek, ilgisiz kalmak, umursamamak.
aldırışsız * Aldırmaz, umursamayan.
aldırma * Aldırmak işi.
aldırmak * Almak işini yaptırmak.
* Getirtmek.
* Vücuttan herhangi bir parçayıveya organısağlık sebebiyle operasyonla çıkartmak.
* Önem vermek, değer vermek (bu fiil, bu anlamı ile ancak olumsuz, soru veya şart biçimlerinde kullanılır).
* Elindekini başkasına kaptırmak.
* Sığdırmak.
aldırmaz * Bir şeye önem vermeyen; umursamayan, kayıtsız, lâkayt.
aldırmazlık * Aldırmaz olma durumu, tasasızlık, kayıtsızlık, lâkaydî.
aldırtma * Aldırtmak işi.
aldırtmak * Aldırmak işini başkasına yaptırmak.

Bir yanıt yazın