anadan (yeni) doğmuşa dönmek (veya anadan yeni doğmuşgibi olmak) | * dertsiz, tasasız, sağlıklı bir duruma gelmek. |
anadan doğma | * çırılçıplak. * doğuştan olan. |
anadan görme | * annesinde gördüğü gibi. * geleneksel. |
Anadolu | * Ön Asya’nın bir parçası olarak Türkiye’nin Asya kıtasında bulunan toprağına verilen ad. |
Anadolulu | * Anadolu halkından olan (kimse). |
anadut | * Ekin veya ot demetlerini arabaya yüklemeye veya harmanıaktarmaya yarayan, uzun saplıaraç, dirgen, yaba. |
anaerki | * Soyda temel olarak anayıalan ve ailede çocuklarıana klânına mal eden ilkel bir toplum düzeni, maderşahîlik. |
anaerkil | * Anaerki temeline dayanan, maderşahî, matriarkal. |
anaerkillik | * Kadının üstünlüğüne dayalıtoplumsal örgütlenme düzeni. * Ananın egemen olduğu aile hayatı. |
anaerobik | * Oksijensiz yerde yaşayabilen, yetişebilen. |
anafor | * Bir engelle karşılaşan su veya hava akıntısının dönerek ve çukurlaşarak yaptığıçevrinti, ters akıntıların oluşturduğu dönme, eğrim, çevri, burgaç, girdap. * Karmakarışık, sinirli, güç durum. * Yolsuz veya emeksiz elde edilen şey. |
anafora kaptırmak | * emeksiz, karşılıksız olarak başkasının yararlanmasına imkân vermek. |
anaforcu | * Yolsuz veya emeksiz kazanç peşinde olan (kimse). |
anaforculuk | * Anaforcu olma durumu. |
anafordan | * yolsuz veya emeksiz olarak. |
anaforlama | * Anaforlamak işi. |
anaforlamak | * Yolsuz veya emeksiz olarak kazanç elde etmek. |
anaforlu | * Akıntılı, cereyanlı. |
anagram | * Bir kelimedeki harflerin yerini değiştirerek elde edilen kelime. |
anahtar | * Bir kilidi açıp kapamak için kullanılan araç, açar, açkı. * Bir şeyin zembereğini kurmak için kullanılan araç, kurgu. * Şifre yazmak ve çözmek için kararlaştırılmışolan yol. * İstenilen yere veya aygıta, isteğe göre elektrik akımının geçmesini sağlamak için kullanılan düzen, komütatör. * Somunlarıveya vidalarıçevirerek sıkıştırıp gevşetmek için kullanılan çelik saplıaraç. * Notaların müzik merdivenindeki yükseklik derecelerini göstermek ve buna göre okunmasını sağlamak için portenin başına konulan işaret. * Konserve kutularının kapağınıkeserek açmaya yarayan alet, açacak. * Vesile, araç, vasıta. |
anahtar ağızlığı | * Mobilya kapaklarının ve çekmecelerin yüzlerine açılan anahtar deliklerinin üzerine çivilenen paslanmaz çelik veya dökümden yapılmışortasıanahtara uygun, delikli metal ve plâstik gereç. |
anahtar bitkiler | * Mera üzerinde çok bulunan ve bunların doğru bir şekilde otlatılmaları ile tüm meranın doğru bir şekilde otlanmışolacağıkabul edilen bitki türleri. |
anahtar kelime | * Bir kompozisyonda kullanılan temanın ifade edildiği başlıca kelimelerden biri. |
anahtar taşı | * (yapıcılıkta) Kemerlerin en üstündeki taş, kilit taşı. |
anahtar uydurmak | * bir kilidi açmak için kendi anahtarından başka bir anahtar kullanmak. |
anahtar vermek | * (tulûat tiyatrosunda) komiğe nükte yapma kolaylığıvermek. |
anahtarcı | * Anahtar yapan, satan veya onaran kimse. * Kapı, kasa gibi yerlere anahtar uydurarak hırsızlık yapan kimse. |
anahtarcılık | * Anahtarcının yaptığı iş. |
anahtarı beline takmak | * evde yönetimi ele almak. |
anahtarlık | * Anahtarların kaybolmasınıönlemek, kolayca kullanılmasını sağlamak için takıldığımaden, deri ve benzerinden yapılan halka veya kılıf. |
-anak / -enek | * Fiil köklerinden isim türeten ek. |
anakonda | * Boğagillerden tropikal Güney Amerika’da yaşayan, avınısararak ve sıkarak öldüren yılan (Eunectes murinus). |
anakronik | * Çağı geçmiş, çağa uymaz, eskimiş. |
anakronizm | * Tarihe aykırılık. * Çağa uymama. |
analaştırma | * Analaştırmak işi. |
analaştırmak | * Annedeki özellikleri kazandırmak. |
analı | * Anası olan. |
analıkuzu kınalıkuzu | * Bkz. analı. |
analıkuzu, kınalıkuzu | * annesi sağolan çocukların mutluluğunu anlatır. |
analık | * Ana olanın durumu. * Ana duygusu. * Ana yerini tutan veya ana kadar yakınlık gösteren kadın. * Üvey ana. * Anaca davranış. |
analık etmek | * analık görevini yapmak veya ana gibi yakınlık göstermek. |
analıkızlı | * Salça, tuz, su, bulgur ve kıymanın yoğrularak küçük köfteler hâline getirilmesi ve bu malzemenin et suyu ve nohut ile pişirilmesiyle hazırlanan yemek. |
analist | * Tahlil, analiz yapan kimse, çözümleyici. |
analitik | * Çözümlemeli. |
analiz | * Çözümleme, tahlil. |
analiz etmek | * Çözümlemek, tahlil etmek. |
analizci | * Analizle uğraşan veya analiz yapan kimse. |
analizör | * Analiz yapan cihaz, aygıt veya organ. |
analjezi | * Ağrıyıdindirme, acıduyumunu yok etme, acıyitimi. |
analjezik | * Bkz. ağrıkesen. |
Kategoriler