Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 65

anadan (yeni) doğmuşa dönmek (veya anadan yeni doğmuşgibi olmak) * dertsiz, tasasız, sağlıklı bir duruma gelmek.
anadan doğma * çırılçıplak.
* doğuştan olan.
anadan görme * annesinde gördüğü gibi.
* geleneksel.
Anadolu * Ön Asya’nın bir parçası olarak Türkiye’nin Asya kıtasında bulunan toprağına verilen ad.
Anadolulu * Anadolu halkından olan (kimse).
anadut * Ekin veya ot demetlerini arabaya yüklemeye veya harmanıaktarmaya yarayan, uzun saplıaraç, dirgen, yaba.
anaerki * Soyda temel olarak anayıalan ve ailede çocuklarıana klânına mal eden ilkel bir toplum düzeni,
maderşahîlik.
anaerkil * Anaerki temeline dayanan, maderşahî, matriarkal.
anaerkillik * Kadının üstünlüğüne dayalıtoplumsal örgütlenme düzeni.
* Ananın egemen olduğu aile hayatı.
anaerobik * Oksijensiz yerde yaşayabilen, yetişebilen.
anafor * Bir engelle karşılaşan su veya hava akıntısının dönerek ve çukurlaşarak yaptığıçevrinti, ters akıntıların
oluşturduğu dönme, eğrim, çevri, burgaç, girdap.
* Karmakarışık, sinirli, güç durum.
* Yolsuz veya emeksiz elde edilen şey.
anafora kaptırmak * emeksiz, karşılıksız olarak başkasının yararlanmasına imkân vermek.
anaforcu * Yolsuz veya emeksiz kazanç peşinde olan (kimse).
anaforculuk * Anaforcu olma durumu.
anafordan * yolsuz veya emeksiz olarak.
anaforlama * Anaforlamak işi.
anaforlamak * Yolsuz veya emeksiz olarak kazanç elde etmek.
anaforlu * Akıntılı, cereyanlı.
anagram * Bir kelimedeki harflerin yerini değiştirerek elde edilen kelime.
anahtar * Bir kilidi açıp kapamak için kullanılan araç, açar, açkı.
* Bir şeyin zembereğini kurmak için kullanılan araç, kurgu.
* Şifre yazmak ve çözmek için kararlaştırılmışolan yol.
* İstenilen yere veya aygıta, isteğe göre elektrik akımının geçmesini sağlamak için kullanılan düzen,
komütatör.
* Somunlarıveya vidalarıçevirerek sıkıştırıp gevşetmek için kullanılan çelik saplıaraç.
* Notaların müzik merdivenindeki yükseklik derecelerini göstermek ve buna göre okunmasını sağlamak için
portenin başına konulan işaret.
* Konserve kutularının kapağınıkeserek açmaya yarayan alet, açacak.
* Vesile, araç, vasıta.
anahtar ağızlığı * Mobilya kapaklarının ve çekmecelerin yüzlerine açılan anahtar deliklerinin üzerine çivilenen paslanmaz
çelik veya dökümden yapılmışortasıanahtara uygun, delikli metal ve plâstik gereç.
anahtar bitkiler * Mera üzerinde çok bulunan ve bunların doğru bir şekilde otlatılmaları ile tüm meranın doğru bir şekilde
otlanmışolacağıkabul edilen bitki türleri.
anahtar kelime * Bir kompozisyonda kullanılan temanın ifade edildiği başlıca kelimelerden biri.
anahtar taşı * (yapıcılıkta) Kemerlerin en üstündeki taş, kilit taşı.
anahtar uydurmak * bir kilidi açmak için kendi anahtarından başka bir anahtar kullanmak.
anahtar vermek * (tulûat tiyatrosunda) komiğe nükte yapma kolaylığıvermek.
anahtarcı * Anahtar yapan, satan veya onaran kimse.
* Kapı, kasa gibi yerlere anahtar uydurarak hırsızlık yapan kimse.
anahtarcılık * Anahtarcının yaptığı iş.
anahtarı beline takmak * evde yönetimi ele almak.
anahtarlık * Anahtarların kaybolmasınıönlemek, kolayca kullanılmasını sağlamak için takıldığımaden, deri ve
benzerinden yapılan halka veya kılıf.
-anak / -enek * Fiil köklerinden isim türeten ek.
anakonda * Boğagillerden tropikal Güney Amerika’da yaşayan, avınısararak ve sıkarak öldüren yılan (Eunectes
murinus).
anakronik * Çağı geçmiş, çağa uymaz, eskimiş.
anakronizm * Tarihe aykırılık.
* Çağa uymama.
analaştırma * Analaştırmak işi.
analaştırmak * Annedeki özellikleri kazandırmak.
analı * Anası olan.
analıkuzu kınalıkuzu * Bkz. analı.
analıkuzu, kınalıkuzu * annesi sağolan çocukların mutluluğunu anlatır.
analık * Ana olanın durumu.
* Ana duygusu.
* Ana yerini tutan veya ana kadar yakınlık gösteren kadın.
* Üvey ana.
* Anaca davranış.
analık etmek * analık görevini yapmak veya ana gibi yakınlık göstermek.
analıkızlı * Salça, tuz, su, bulgur ve kıymanın yoğrularak küçük köfteler hâline getirilmesi ve bu malzemenin et suyu ve
nohut ile pişirilmesiyle hazırlanan yemek.
analist * Tahlil, analiz yapan kimse, çözümleyici.
analitik * Çözümlemeli.
analiz * Çözümleme, tahlil.
analiz etmek * Çözümlemek, tahlil etmek.
analizci * Analizle uğraşan veya analiz yapan kimse.
analizör * Analiz yapan cihaz, aygıt veya organ.
analjezi * Ağrıyıdindirme, acıduyumunu yok etme, acıyitimi.
analjezik * Bkz. ağrıkesen.

Bir yanıt yazın