anlatımcılık | * Bkz. ekspresyonizm. |
anlatımlı | * Düşünce ve duyguyu güçlü ve canlı bir biçimde anlatan. |
anlatış | * Anlatmak işi veya biçimi, takrir. |
anlatma | * Anlatmak işi. |
anlatmak | * Bir konu üzerinde açıklamada bulunmak, bilgi vermek, izah etmek. * İnandırmak, belirtmek. * Söylemek, nakletmek. |
anlattırma | * Anlattırmak işi. |
anlattırmak | * Bir konu üzerinde bilgisini ölçmek, açıklama yaptırmak. |
anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az | * anlayışlıkimseleri en küçük bir söz bile etkiler, oysa anlayışsız kimselere ne söylense yararsızdır. |
anlayıp dinlemek | * (bir olayla ilgili olarak) iyice anlamak. |
anlayış | * Anlamak işi veya biçimi, telâkki, zihniyet. * Anlama yeteneği, feraset, izan, zekâ. * Hoşgörme, hâlden anlama. * Ayırıcı bir nitelik olmak bakımından görüş, zihniyet. |
anlayışgöstermek | * istenilen veya söylenilen bir şeyi hoşgörüyle karşılamak. |
anlayışlı | * Anlayışı olan, ferasetli, izanlı, zeki. * Hoşgörülü. |
anlayışlılık | * Anlayışlı olma durumu. |
anlayışsız | * Anlayışıkıt olan, kafasız, kavrayışsız, vurdumduymaz, kalın kafalı, izansız, ferasetsiz, gabi. * Hoşgörüsüz. |
anlayışsızlık | * Anlayışkıtlığı, kafasızlık, kalın kafalılık, vurdumduymazlık, izansızlık, gabavet. * Hoşgörüsüzlük. |
anlışanlı | * Güzel, gösterişli, ünlü. |
anlık | * Kısa süren, bir an içinde olan. * Duyu ve iradeden ayrı olarak düşünülen bilme melekesi, anlama gücü; usa vurma, yargılama, müdrike, entelekt. |
anlıkçılık | * Duyu ve irade karşısında anlığın üstünlüğünü ileri süren doktrin, zihniye, entelektüalizm. |
anma | * Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etme. * Ölmüş bir insanıhatırlamak için yapılan tören, ihtifal. |
anma töreni | * Bir kişiyi veya bir olayıhatırlamak için yapılan tören. |
anmak | * Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etmek veya onu düşünmek, zikretmek, hatırlamak. * Bir sözü ağzına almak. * Bir armağanla gönlünü almak. * Adlandırmak. |
anmalık | * Anılmak için verilen şey, hatıra, yadigâr, bergüzar. |
anne | * Çocuğunu dünyaya getiren kadın. |
anne olmak | * (kadın) çocuk sahibi olmak. |
anneanne | * Annenin annesi. |
annelik | * Anne olma niteliği veya durumu. |
annelik etmek | * annelik görevini yapmak veya anne gibi ilgi ve yakınlık göstermek. |
anofel | * Sıtma mikrobunu aşılayan bir tür sivrisinek (Anopheles maculipennis). |
anomali | * Sapaklık, aykırılık. |
anonim | * Adısanı bilinmeyen. * Yaratıcısının adı bilinmeyen (eser). |
anonim ortaklık | * Sermayesi paylara bölünmüşolan ve her ortağın sorumluluğu sermayedeki payıyla sınırlı bulunan ortaklık, anonim şirket. |
anonim şirket | * En az beşkişinin kurduğu, sermayesi hisselere bölünmüşve her ortağın sorumluluğu sermayedeki hissesi ile sınırlı ortaklık, anonim ortaklık. |
anons | * Duyuru, duyurma. |
anons etmek | * sözle veya yazıyla bir durumu, bir haberi halka bildirmek. |
anonsör | * Bkz. sunucu. |
anorak | * Başlıklı, su geçirmeyen spor ceket. |
anorganik | * İnorganik. |
anormal | * Genel olan örneğe, alışılmışa ve kurala aykırı olan; düzgün olmayan, gayritabiî. * Dengesi bozuk, deli. |
anormalleşme | * Anormalleşmek işi. |
anormalleşmek | * Anormal duruma gelmek. |
anormallik | * Anormal olma durumu. |
anot | * Bir elektrolitte elektrik akımının gelip bağlandığıve içeri girdiği uç, artıuç. |
ansefal | * Kafatası içindeki beyin ve yardımcı organların hepsi. |
ansefalit | * Beynin irinsiz iltihaplıhastalığı. |
ansıma | * Bkz. anımsama. |
ansımak | * Bkz. anımsamak. |
ansız | * Anlayışsız, akılsız. * Birdenbire, habersiz. |
ansızın | * Hiç hatıra gelmedik bir sırada, birdenbire, anî olarak, anîden. |
ansiklopedi | * Bütün bilim, sanat dallarınıtek veya bir arada belli bir yönteme göre inceleyen eser, bilgilik. |
ansiklopedici | * Ansiklopedi hazırlayan veya satan (kimse). |
Kategoriler