apokrif | * Doğruluğuna güvenilmez söz veya yazı. |
apolet | * Subaylarda rütbeyi göstermek için üniformaların omuzlarına takılan işaretli parça, omuzluk. * Giysilerin omuzlarına süs olarak takılan parça. |
apoletleri sökülmek | * bir suç sebebiyle rütbesi indirilmek veya askerlikten atılmak. |
aport | * Avın veya kendisine gösterilen şeyin üzerine atılıp getirmesi için köpeğe verilen buyruk. |
aposteriori | * Deney sonucu ortaya çıkan (bilgi), sonsal. |
apoşi | * Çember biçiminde, telden yapılma, torbaya benzer, büyük gözlü ağ. |
apotr | * Yardımcı, koruyucu, havari. |
appassionato | * Bir parçanın coşkunca çalınacağınıanlatır. |
apraksi | * Bkz. işlev yitimi. |
apre | * Kumaşveya derinin cilâlanması, perdahlanması. * Dokumacılıkta, boyacılıkta cilâ olarak kullanılan madde. |
apreci | * Apre yapan kimse. |
apreleme | * Aprelemek işi. |
aprelemek | * Kumaşveya deriyi cilâlamak, perdahlamak. |
apreli | * Apresi olan. |
apresiz | * Apresi yapılmamış, perdahlanmamışveya cilâlanmamış. |
april | * Nisan ayı, abril. |
apriori | * Hiçbir denemeye dayanmayan ve akıl yordamıyla bulunup ortaya konan, önsel. |
apse | * İrin birikimi, çı ban. |
apse yapmak | * bir doku içinde iltihap oluşmak. |
apseleşme | * Apseleşmek durumu. |
apseleşmek | * Yara irin bağlamak, apse yapmak. |
apsent | * Pelinle kokulandırılmışsert bir içki. |
apsis | * Yönlü bir eksen üzerinde bir noktanın, başlangıç noktasına olan uzaklığının cebirsel değeri. * Bir noktanın uzaydaki yerini bulmaya yarayan ana çizgilerden yatay olanı, koordinat. |
aptal | * Zekâsıpek gelişmemiş, zekâ yoksunu, alık, ahmak. * Küçümseme belirten seslenme; azarlama. |
aptal aptal | * Aptal gibi, aptalca, aval aval. |
aptal olmak | * aptal durumda bulunmak. |
aptal yerine koymak (veya koyulmak) | * anlamaz, bilmez sanmak (sanılmak). |
aptalca | * Biraz aptal. * (apta’lca) Aptala yaraşır nitelikte, aptal gibi, ahmakça. |
aptalcasına | * Aptala yakışır biçimde, aptal gibi. |
aptallaşma | * Aptallaşmak işi veya durumu. |
aptallaşmak | * Zekâsını işletemez olmak, alıklaşmak, ahmaklaşmak. |
aptallaştırma | * Aptallaştırmak işi veya durumu. |
aptallaştırmak | * Aptallaşmasına sebep olmak, aptal duruma getirmek, ahmaklaştırmak. |
aptallığa vurmak | * bir şeyi bilmez, anlamaz gibi görünmek. |
aptallık | * Aptal olma durumu veya aptalca iş. |
aptallık etmek | * aptalca davranmak veya aptalca işgörmek. |
apteriks | * Bkz. kivi. |
aptes | * Bkz. abdest. |
aptesbozan | * Bkz. abdestbozan. |
aptesbozan otu | * Bkz. abdestbozan otu. |
apteshane | * Bkz. abdesthane. |
aptesli | * Bkz. abdestli. |
apteslik | * Bkz. abdestlik. |
aptessiz | * Bkz. abdestsiz. |
apukurya | * Et kesimi yortusu. |
apul apul | * Tombul çocukların bacaklarınıaçarak salına salına yürüyüşlerini anlatır. |
Ar | * Argon’un kısaltması. |
ar | * Tarım alanları için yüz metre kare değerinde yüzey ölçü birimi. |
ar | * Utanma, utanç duyma. |
-ar- / -er- | * Belirli fiillere gelen genişzaman eki: aç-ar, biç-er, geç-er, bat-ar, çık-ar, yat-ar, kalk-ar, ölç-er vb. Bu ekle yapılmışisimler de vardır: keser, açar “anahtar”, çıkar “menfaat” vb. |
Kategoriler