Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 80

arayıp sormak * biri hakkında haber sormak veya birinin ziyaretine giderek ona karşı ilgi göstermek.
arayış * Aramak işi veya biçimi.
araz * Belirtiler.
* Hastalık belirtileri, semptom.
* İlinek.
arazbar * Türk müziğinde bir birleşik makam.
arazbarbuselik * Türk müziğinde bir birleşik makam.
arazi * Yer yüzü parçası, yerey, yer, toprak.
arazi açma * fundalık, koruluk, sazlık yerleri temizleyerek tarıma elverişli duruma getirme.
araziye uymak * ortama, çevreye uymak, görünmemeye çalışmak.
arbalet * Kundaklı, tetikli yay.
arbede * Gürültülü kavga, patırtı.
arbitraj * Hisse senedi, tahvil, yabancıpara gibi değerli kâğıtlarıdaha kârlı görülen başka kâğıtlarla değiştirme işi.
arboretum * Botanik bahçesinde ağaç ve benzeri bitkilerin dikimine ayrılmış bölüm.
arda * İşaret olarak yere dikilen çubuk.
* Maden üzerine kazıma yapmak ve çıkrıkta çevrilen şeyleri yontmak için kullanılan çelik kalem.
* Ardıl.
ardak * İçten çürümeye yüz tutmuşağaç.
ardaklanma * Ardaklanma işi, durumu.
ardaklanmak * (ağaçlarda) Mantarların sebep olduğu çürümeye uğramak.
ardıarasıkesilmemek * aralıksız olarak gelmek.
ardıardına * Birbirlerini kovalayarak, ara vermeden, aralıksız.
ardıkesilmek * arkası gelmemek, tükenmek.
ardısıra * Peşinden, arkasından.
ardıç * Servigillerden, güzel kokulu yapraklarınıkışın da dökmeyen, yuvarlak kara yemişleri ilâç olarak kullanılan
bir ağaççık (Juniperus).
ardıç kuşu * Kara tavukgillerden, Avrupa ve Asya ormanlarında yaşayan, sırtıkahverengi, karnıak, kuyruğu kara bir kuş
türü (Turdus pilaris).
ardıç otu * Ardıç ağacının küçük bitkisi.
ardıç rakısı * Cin.
ardıl * Birinin ardından gelip onun yerine geçen kimse, öncel karşıtı, halef.
* Bir çıkarımda varılan sonuç.
ardıl görüntü * Bir duyunun kaybolmasından sonra geriye kalan görüntü.
ardılma * Ardılma işi.
ardılmak * Birisinin sırtına asılmak.
* Musallat olmak, asılmak, takılmak.
* Sataşmak, çatmak.
ardın ardın * Geri geri, ardısıra.
ardına (veya arkasına) düşmek * arkasından gitmek, peşini bırakmamak.
ardına kadar açık * (kapı, pencere için) sonuna kadar açık.
ardınca * Hemen arkasından, hemen ardından, arkasısıra, ardısıra.
ardında yüz köpek havlamayan kurt, kurt sayılmaz * önemli kimseleri çekemeyip onlara dil uzatanların çok olduğunu anlatır.
ardından (veya arkasından) atlıkovalamak * bir işi gereksiz bir telâşla yapanlar için söylenir.
ardından sapan taşıyetişmez * bir kimsenin çok hızlı gittiğini anlatmak için kullanılır.
ardınıalmak (veya getirmek) * bitirmek, tamamlamak.
ardını bırakmamak * Bkz. peşini bırakmamak.
ardınıkesmek * arkası gelmemek, önlemek, son vermek, durdurmak.
ardışık * Birbiri ardından gelen, mütevali.
ardışık görüntü * Bir duyunun kaybolmasından sonra da devam eden görüntü.
ardışık olgular * Bir hastalıktan sonra görülebilen fakat hastalığın kesin sonucu olmayan olgular.
ardışık sayılar * Bir, iki, üç gibi birbiri ardından gelen sayılar.
ardışıklık * Ardışık olma durumu.
ardiye * Genellikle ticaret eşyasınısaklamaya yarar yer, depo, antrepo.
* Böyle bir yerde saklanılan eşya için ödenen ücret.
ardiyeci * Ardiye işleten kimse.
* Ardiyeye bakan kimse.
arduaz * Kayağan taş, kayrak.
arefe * Bkz. arife.
arefe günü * Bkz. arife günü.
arena * Amfiteatrın ortasında, boğa güreşi, yarış, oyun gibi türlü gösteriler yapılan alan.
* Siyasî çekişmelerin geçtiği yer.
areometre * Sıvıölçer.

Bir yanıt yazın