Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 86

arpa ektim, darıçıktı * ters sonuç veren işler için söylenir.
arpa güvesi * Tahıllara dadanan bir güve türü.
arpa suyu * Bira.
arpa şehriye * Arpa biçiminde dökülmüşşehriye.
arpacı * Arpa alan ve satan kimse.
arpacıkumrusu gibi düşünmek * ne yapacağını bilmeyerek derin derin düşünmek.
arpacık * Göz kapağının kenarında çıkan küçük çı ban, it dirseği.
* Tüfek, tabanca gibi ateşli silâhlarda namlunun en ileri bölümünde bulunan ve nişan alırken gezle birlikte
göz ile hedef arasında aynıçizgi üzerine getirilen küçük çıkıntı.
* Arpa biçiminde şehriye.
arpacık soğanı * Tohumdan yetiştirilen ve tohumluk olarak kullanılan küçük soğan.
arpacılık * Arpa yetiştirme veya alıp satma işi.
arpağan * Yabanî arpa.
arpalama * Atların ayaklarında görülen ve rahat yürümelerini önleyen bir hastalık.
* Çok arpa yemekten ileri gelen bir hayvan hastalığı.
arpalık * Arpa ekilen yer, arpa tarlası.
* Arpa konulan yer.
* Hayvanın dişinde bulunan ve hayvan yaşlandıkça silindiği için yaşını belli eden bir nişan.
* Müftü ve kazasker gibi din görevlilerine aylık yerine verilen giyecek, yiyecek gibi şeyler veya para.
* Başmaklık.
* Karşılıksız yarar sağlanılan yer veya kimse.
arpalık etmek * arpalık yapmak.
arpalık yapmak * bir kaynaktan sürekli olarak çıkar sağlamak.
arpasıçok gelmek * coşmak, azmak, kudurmak.
arpçı * Arp çalan kimse.
arpej * Bir akort oluşturan seslerin birbiri arkasından çalınması.
arsa * Üzerine yapıyapılmak için ayrılmışyer.
arsenik * Atom numarası33, atom ağırlığı74,91, yoğunluğu 5,7 olan, atmosfer basıncıaltında 4500 C de
süblimleşen, maden filizlerinde çok yaygın bulunan, metal görünümünde basit element, sıçan otu, zırnık. Kısaltması
As.
arsıulusal * Uluslar arası.
arsız * Utanması, sıkılması olmayan, yılışık, yüzsüz (kimse).
* Aç gözlü davranan (kimse).
* Kolayca üreyebilen (bitki).
arsız arsız * Utanmaz bir biçimde, yılışarak, sırnaşarak.
arsızca * Arsız gibi, arsıza yakışan biçimde.
arsızlanma * Arsızlanmak işi.
arsızlanmak * Arsızlık etmek.
arsızlaşma * Arsızlaşmak işi.
arsızlaşmak * Arsız duruma gelmek.
arsızlık * Arsız olanın durumu veya arsıza yakışacak davranış, yılışıklık, sırnaşıklık.
arsızlık etmek * utanmadan, sıkılmadan, yüzsüzce davranmak; aç gözlü davranmak.
arslan * Aslan.
arslanın adıçıkmış, çakallar başkeser * haksızlığıveya kötülüğü esas yapanın yerine bu konuda adıön plâna çıkan kişiler anlamında kullanılır.
arslanlı * Osmanlıdevletinde kullanılan arslan baskılı gümüşsikke.
arş * İslâm dinî inanışına göre göğün en yüksek katı.
arş * Askerlikte “yürü” komutu.
arşe * Keman yayı.
* Tren, troleybüs, tramvay gibi elektrikle işleyen taşıtlarda telden elektrik akımıalmaya yarayan, yukarıya
doğru uzanmışdemir yay.
arşetip * İlk örnek.
arşıâlâ * Dokuzuncu kat gök.
arşın * Yaklaşık olarak 68 cm ye eşit olan uzunluk ölçüsü.
arşınlama * Arşınlamak işi.
arşınlamak * Arşınla ölçmek.
* Amaçsız, genişadımlarla dolaşmak.
arşınlık * Arşın ölçüsünde, arşın kadar.
arşidük * Avusturya’da imparator ailesi prenslerine verilen unvan.
arşidüşes * Arşidükün karısıveya kızı.
* Avusturya hanedanında prenses.
arşiv * Belgelik.
arşivci * Belgelik görevlisi veya uzmanı.
arşivcilik * Arşivcinin yaptığı işveya görevi.
arşivleme * Arşivlemek işi.
arşivlemek * Arşive kaldırmak, arşivde saklamak.
art * Arka, geri.
* Bir şeyin öbür yüzü.
art arda * Birbirinin arkasından.

Bir yanıt yazın