asalaklaşmak | * Asalak duruma gelmek. |
asalaklık | * Asalak olanın durumu. |
asalet | * Soyluluk. * Bir görevi yüklenmişolan, o görevin sahibi olan kimse, asillik, vekillik karşıtı. * Yazıda veya sözde bayağısöz ve deyim bulunmamasıdurumu. |
asaleten | * Bir görevde temelli olarak, asıl olarak, vekâleten karşıtı. * Kendi adına hareket ederek. |
asaleten atama | * Sürekli görev yapmak üzere bir göreve atama. |
asamble | * Kurul. |
asansör | * İnsanlarıveya yükleri bir yapının bir katından ötekine veya yüksek yerlere çıkarıp indiren elektrikle işler araç. |
asansör boşluğu | * Binalarda asansörün işlemesi için bırakılan boşluk. |
asansörcü | * Asansörün bakım ve onarımınıyapan kimse. * Otel ve hastahane gibi büyük kuruluşlarda asansörün düzenli çalışmasınısağlayan kimse. |
asap | * Sinirler. |
asar | * Yapılar, eserler. |
asarıatika | * Eski yapılar, eski eserler. |
asayiş | * Bir yerin düzen ve güvenlik içinde bulunmasıdurumu, düzenlilik, güvenlik. |
asayiş berkemal | * Güvenliğin yerinde olduğunu anlatır. |
asbaşkan | * İkinci başkan. |
asbest | * Tremolitin bozulmasından oluşan lifli, kırılmadan bükülebilen ve ateşte niteliği değişmeyen bir mineral, taş pamuğu, kaya lifi. |
asbest yünü | * Asbestin işlenerek yün biçimine sokulmuşu. |
aselbent | * Hekimlikte ve koku yapımında kullanılan, aselbent ağacının kabuklarıçizilerek elde edilen bir reçine. * Bu reçinenin elde edildiği ağaç (Styrax officinalis). |
asenkron | * Eşzamanlı olmayan, başlama ve bitme anları başka olan (olaylar); senkron, eşzaman karşıtı, yadın kurun. |
asepsi | * İlâç kullanmadan, yalnız ısıyardımı ile aygıt ve pansuman gereçleri gibi şeyleri mikropsuzlaştırma işi. |
aseptik | * Her türlü mikroptan arınmış. |
ases | * Gece bekçisi. * Osmanlıİmparatorluğunda yeniçeri ocağının kaldırılmasından önceki güvenlik görevlisi. |
asesbaşı | * Yeniçeri ocağındaki askerî görevinin yanısıra, başşehrin düzenini korumakla da yükümlü olan 28. ortanın çorbacı başısına verilen ad. |
asetat | * Asetik asidin tuzu veya esteri, saydam. |
asetatlı | * Birleşimine asetat karıştırılmış. |
asetik | * Sirkeyle ilgili, sirkeyle aynıözellikleri taşıyan. |
asetik asit | * Sirkeye tadınıve özelliklerinden birçoğunu veren asit. |
asetilen | * Renksiz, sarımsak kokulu, güçlü ve beyaz bir ışık vererek yanan hidrokarbonlu bir gaz. |
aseton | * Birçok organik maddeyi eritmekte kullanılan uçucu, kolayca alev alır, eter kokusunda bir sıvı. |
asfalt | * Siyah renkte şekilsiz bir cins bitüm. * Ana maddesi katran olan ve yolların kaplanmasında kullanılan karışım. * Asfaltlanmış. |
asfaltit | * Petrolün ayrışması ile oluşan ve çoklukta tortul kayaçların gözeneklerinde bulunan doğal bitüm. |
asfaltlama | * Asfaltlamak işi. |
asfaltlamak | * Asfaltla kaplamak. |
asfaltlanma | * Asfaltlanmak işi. |
asfaltlanmak | * Asfalt dökülmek, asfaltla kaplanmak. |
asgarımüşterek | * Herkes tarafından kabul edilen nokta, üzerinde anlaşmaya varılan husus, uyuşulan konu, ortak payda. |
asgarî | * En az, en aşağı, en azından, en düşük. * Minimum. |
asgarî ücret | * İşçilere bir çalışma günü karşılığı olarak ödenen ve işçinin gıda, konut giyim, sağlık, ulaşım ve kültür gibi ihtiyaçlarını günün fiyatlarıüzerinden en az düzeyde karşılamaya yetecek ücret. |
ashap | * Sahipler. * Hz. Muhammed’in meclislerinde ve konuşmalarında bulunanlar, sahabeler. |
ası | * Asmak işi. |
-ası/ -esi | * Fiilden sıfat yapan ek. |
asıda olmak (veya asıda kalmak) | * bir işe son verilmeyip öylece bırakılmışolmak veya kalmak. |
asık | * Somurtkan. * Asılı. |
asık suratlı | * Hoşnutsuzluğunu, kızgınlığınıyüzüne sert bir anlam vererek belirten” öfkeli görünüşlü yüzü olan. |
asıl | * Bir şeyin kendisi, örnek, kopya karşıtı. * Kök, köken, kaynak. * Gerçeklik, esas, hakikat. * Soy, nesep. * Gerçek. * Bir şeyin temelini oluşturan, ana. * Aranılan nitelikleri en çok kendinde toplamışolan. * (a’sıl) Başlıca, başta gelen, gerçek olarak. |
asıl nüsha | * Bir yazma eserin veya belgenin kopyalarının dayandığıözgün biçimi. |
asıl sayılar | * Sıra veya üleştirme eki almamışyalın sayılar. |
asıl vurgu | * Kelimenin aslındaki vurgu. |
asılanma | * Asılanmak işi, intifa. |
asılanmak | * Bir şeyden yarar sağlamak, intifa etmek. |
Kategoriler