Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 90

asılı * Asılmışolan.
asılış * Asılmak işi veya biçimi.
asıllı * Bir kökene dayanan, kökenli.
asılma * Asılmak işi.
asılmak * Asmak işi yapılmak veya asmak işine konu olmak.
* Bir yere tutunup sarkmak.
* Tutup çekmek.
* Bir şey isterken karşısındakini tedirgin edecek derecede ileri gitmek üstelemek, ısrar etmek.
* Hızla eline almak.
* Boynuna ip geçirip sallandırılarak öldürülmek, idam edilmek.
* Karşıcinsin ilgisini çekmek için çarpıcıdavranışlarda bulunmak.
* Israrla üzerine gitmek, sonuna kadar mücadele etmek.
asılmışadam * Salepgillerden, çiçekleri asılmış bir insana benzeyen ve köklerinden salep çıkarılan bir bitki.
asılsız * Doğru olmayan, temelsiz, dayanaksız, köksüz (haber).
asıltı * Çözünemeyen madde parçacıklarının dibe çökmeden bir sıvı ortamda kalmışdurumu, süspansiyon.
* Böyle bir sıvıkarışımı, süspansiyon.
asım * Asma işi.
asım takım * Kadınların takındıklarısüs eşyası.
asıntı * Bir işi hemen yapmayıp bekleterek geri bırakma, tehir, tavik.
* Birini tedirgin edecek kadar üzerine düşme.
* Sırnaşan, tebelleşolan kimse.
asıntı olmak * tebelleşolmak, sırnaşmak.
asıp kesmek * (genellikle iş başında bulunan bir kimse için) yasayıçiğneyerek sert davranmak.
asır * Yüzyıl.
* Çağ.
asırlarca * Yüzlerce yıl.
asırlık * Yüzyıllık.
asi * Başkaldıran, isyan eden.
* Hayırsız, dik başlı.
aside * Un, et ve bamya ile yapılan bir Arap yemeği.
asidimetre * Asitölçer.
asil * Soylu.
* Yüksek duygu ile yapılan.
* Bir görevde temelli olan, vekil karşıtı.
asileşme * Asileşmek işi.
asileşmek * Karşı gelmek, başkaldırmak, isyan etmek.
asilik * Asi olma durumu, isyan etme, isyankârlık.
asilik etmek * karşı gelmek, başkaldırmak.
asillik * Asil olma durumu, asalet.
* Soylu olma durumu, soyluluk.
asilzade * Soylu.
asilzadelik * Soyluluk.
asimetri * Simetrisi olmayan, bakışımsızlık.
asimetrik * Simetrik olmayan, bakışımsız.
asimilâsyon * Benzer hâle getirme, kendine benzetme, kendine uydurma, özümleme.
* Benzeşme.
asimile * Bu söz “benzeşmek”, “kendine uydurmak” anlamında “asimile etmek” biçiminde kullanılır.
asimptot * Bir eğriye giderek yaklaşan, ama sonuna kadar uzatılsa bile yaklaştığıhâlde eğriyi kesmeyen doğru;
sonuşmaz.
asistan * Yardımcı.
* Araştırma görevlisi.
asistanlık * Asistan, araştırma görevlisi olma durumu asistanın görevi.
asit * Turnusolün mavi rengini kırmızıya çevirmek özelliğinde olan ve birleşimindeki hidrojenin yerine maden
alarak tuz oluşturan hidrojenli birleşik, hamız.
asit alkol * Aynızamanda asit ve alkol gruplarını içeren birleşiklere verilen ad.
asit borik * Bkz. borik asit.
asit fenik * Bkz. fenol.
asitölçer * Bir asidin özelliğini, konsantrasyon derecesini ölçmeye yarayan cihaz, asidimetre.
ask * Bkz. asklı.
askarit * Bağırsak solucanı.
asker * Erden mareşale kadar orduda görevli bulunan herkes.
* Askerlik görevi veya ödevi.
* Ordunun yalnız er rütbesinde olan bölümü.
* Topluluk düzenine saygısı olan, disiplinli.
* Yurdun korunmasıyolunda iyi dövüşmesini başaran.
asker çıkarmak * (bir devlet) belli kanunlara bağlı olarak asker toplamak.
* kıyılara ve en çok düşman kıyılarına asker indirme.
asker gibi * disiplinli, düzgün.
asker kaçağı * Askerlik ödevini yapmamak için asker ocağından ayrılan veya oraya gitmekten kaçan kimse.
asker ocağı * Askerlik ödevinin yapıldığıkışla, ordugâh, tahkimli bölge, gemi, tersane gibi hizmet yerlerine verilen ad.
asker olmak * askerlik ödevine başlamak.
asker tayını * Erlere verilen azık.
askerce * Askere yakışır biçimde.
askerci * Asker yanlısı.

Bir yanıt yazın