Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 4

bağbozmak * bağın üzümlerini toplamak.
bağbozumu * Bağda ürünün toplanması.
* Bu işin yapıldığımevsim, güz, sonbahar.
bağbudamak * bağdaki üzüm kütüklerini budamak.
bağçubuğu * Asma fidesi.
bağdoku * Hücre sayısıaz, hücre arasımaddesi çok ve genel olarak diğer dokuları birbirine bağlayarak destek görevi
yapan doku.
bağfiil * Fiillerin zarf olarak kullanılan şekilleri, ulaç, zarf fiil: gül-e gül-e, koş-arak, otur-up vb.
bağa * Kaplumbağa.
* Deniz kaplumbağasının kabuğu.
* Kaplumbağa kabuğu.
* Kaplumbağa kabuğundan yapılmışveya bu kabuğu andırır biçimde olan.
* Ur.
bağa bak, üzüm olsun, yemeye yüzün olsun * kişi, karşılık beklediği işten istediğini alabilmek için gereken harcamalarıyapmalıdır.
bağan * Vakti gelmeden ölü doğan yavru, düşük.
* Ölü doğan kuzunun derisi.
bağboğan * Küsküt, şeytansaçı.
bağcı * Bağyetiştirip ürününü satan kimse.
* Bağlayan veya soğuk haddehaneden çıkan metal şerit bobinlere bant yapıştıran (kimse).
bağcık * Bağlama işinde kullanılan şerit biçiminde bağ.
bağcıklı * Bağı olan, bulunan.
bağcıksız * Bağı olmayan, bağsız.
bağcılık * Bağyetiştirme ve ürününü satma işi.
Bağdad’ıtamir etmek * karnınıdoyurmak.
bağdadî * Ağaç direkler üzerine çakılmışçıtalara sıva vurularak yapılan (duvar veya tavan).
* Yapılarda kullanılan çıta.
bağdalama * Bağdalamak işi.
bağdalamak * Düşürmek için ayağını birinin ayaklarına takmak, çelme atmak.
bağdama * Bağdamak işi.
bağdamak * Birkaç şeyi birbirine geçirerek bağlamak.
* İçinden çıkılmayacak bir duruma getirmek, kör düğüm etmek.
bağdaş * Sağayağısol uyluğun, sol ayağısağuyluğun altına alarak oturma biçimi.
bağdaşkurmak * bu biçimde oturmak.
bağdaşık * Her yeri aynıözelliği gösteren, mütecanis, homojen.
bağdaşıklaşma * Bağdaşıklaşmak durumu.
bağdaşıklaşmak * Aynıözelliği göstermek, homojen duruma gelmek.
bağdaşıklaştırma * Bağdaşıklaştırmak işi.
bağdaşıklaştırmak * Bağdaşık duruma getirmek, homojenleştirmek.
bağdaşıklık * Bağdaşık olma durumu, homojenlik.
bağdaşılma * Bağdaşılmak işi.
bağdaşılmak * Bağdaşmak işine konu olmak.
bağdaşım * Tutarlık, tutarlılık, insicam.
bağdaşma * Bağdaşmak işi, imtizaç.
bağdaşmak * Anlaşmak, uzlaşmak, uymak, imtizaç etmek.
* Çocuk oyunlarında arkadaşolmak.
* Bağdaşkurup oturmak.
bağdaşmaz * Uyuşmaz, tutarsız.
bağdaşmazlık * Uyuşmazlık, geçimsizlik.
bağdaştırıcı * Bağdaşma sağlayan.
bağdaştırma * Bağdaştırmak işi.
bağdaştırmacı * Bağdaştırmacılık yanlısıkimse.
bağdaştırmacılık * Pek çok değişik öğretiyi birleştirmeyi amaçlayan felsefî veya dinî öğreti.
* Farklıkökenlere sahip değişik kültür özelliklerini birleştirme veya kaynaştırma işi.
bağdaştırmak * Bağdaşmasını sağlamak.
bağı * Büyü, sihir.
bağıcı * Büyücü.
* Baştan çıkarıcı.
bağıl * Görece, izafî.
* Başka bir cisme uyarak sürüklenen, aynızamanda kendine özgü bir kımıldanışıda bulunan bir cismin
görünürdeki bu kımıldanışının niteliği, izafî.
bağıl değer * Bir aritmetik sayısının, önüne + ve – işaretleri yazıldıktan sonraki değeri.
* Bir sayının rakamlarından her birinin bulunduğu basamağa göre aldığıdeğer, izafî değer.
bağıl nem * Bir metre küp hava içinde bulunan su buharıağırlığının, aynışartlardaki havanın doymuşsu buharının
ağırlığına oranı.
bağıldak * Beşikteki çocuğun düşmemesi için beşiğe sarılıp bağlanan, kumaştan yapılmışenli bağ.
* Kadınların âdet zamanında bağladıkları bez.
bağıllık * Görece olma durumu, izafiyet, rölâtivite.
bağım * Bir şeyin veya bir kimsenin gücü ve etkisi altında bulunma durumu, tâbiiyet.
bağımlama * Bağımlamak işi.

Bir yanıt yazın