Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 42

bel vermek * (duvar gibi dik şeyler) dışarıya veya (tavan gibi yatay şeyler) aşağıya doğru kamburlaşmak.
* destek olmak.
belâ * İçinden çıkılması güç, sakıncalıdurum.
* Büyük zarar ve sıkıntıya yol açan olay veya kimse.
* Hak edilen ceza.
* (istenmedik bir davranışa zorlayan) Etki.
belâ aramak * kavga çıkarmak için fırsat aramak.
belâ çıkarmak * kavga çıkarmak.
belâ kesilmek * birisine sıkıntıve eziyet vermek, musallat olmak.
belâ okumak * birine beddua etmek.
belâgat * İyi konuşma, sözle inandırma yeteneği.
* Söz sanatlarını inceleyen bilgi dalı, retorik.
* Konuyu bütün yönleriyle kavrayarak, hiçbir yanlışve eksik anlayışa yer bırakmayan, yorum gerektirmeyen,
yapmacıktan uzak, düzgün anlatma sanatı.
* Bir şeyde gizli olan derin anlam.
belâgatli * Belâgati olan.
belâgatsiz * Belâgati olmayan.
belâhat * Alıklık.
belâlar mübareği * istenilmeyen, kaçınılan bir durumun gerçekleştiği bildirilirken alay yollu söylenir.
belâlı * Yorucu, üzücü, can sıkıcı.
* Kavgacı, şirret.
* Yolsuz kadınların zorba dostu.
belâsı * -den dolayı, -den sebebiyle.
belâsını bulmak * hak ettiği cezayı görmek.
belâya çatmak (girmek veya uğramak) * beklenmedik bir belâ ile karşılaşmak.
belâya uğramak * çok kötü bir durumla karşılaşmak.
belâyısatın almak * göz göre göre belâyıüstüne çekmek.
belce * İki kaşarası.
Belçikalı * Belçika halkından olan (kimse).
belde * Şehir.
* Mekân, yer, çevre.
beldeitayyibe * Medine şehri.
beledî * Şehirle ilgili.
* Yerleşik.
* Bir tür pamuklu, kalın kumaş.
belediye * İl, ilçe, bucak gibi yerleşim merkezlerinde temizlik, aydınlatma, su ve esnafın denetimi gibi kamu
hizmetlerine bakan, üyeleri halk tarafından seçilen, tüzel kişiliği olan teşkilât.
* Bu teşkilâtın bulunduğu bina.
belediye başkanı * Belediye teşkilâtınıyöneten kimse.
belediye çavuşu * Zabıta işlerinde üst görevli.
belediye encümeni * Belediye kanununda belirtilmişgörevleri yerine getiren, özel kanunlarla belediye meclisince verilen
görevleri, belediye meclisi toplu bulunmadığızaman, tetkik eden ve karara bağlayan organ.
belediye meclisi * Belediye tüzel kişiliğine tanınan yetkileri kendinde toplayan organ.
belediye nikâhı * Medenî kanuna göre kıyılan resmî nikâh.
belediye polisi * Zabıta görevlisi.
belediye reisi * Belediye başkanı.
belediye sarayı * Belediyeye ait bütün işlerin yapıldığıve büroların bir arada bulunduğu büyük yapı.
belediye suçları * Belediye buyruklarına ve yasaklarına aykırıdavranışlar.
belediye teşkilâtı * Nüfusu iki binden fazla olan yerleşim yerlerinde hükûmet kararıyla kurulan, belediye başkanı, belediye
meclisi, belediye encümeni ve belediye memurlarından oluşan kuruluş.
belediyeci * Belediye işleri görevlisi.
belediyecilik * Belediye işleri.
belediyelik * Belediyeyle ilgili.
belediyelik olmak * belediye ile ilgili bir işi olmak.
belek * Kundak, çocuk bezi.
* Beşiğe konulan yatak.
beleme * Belemek işi.
belemek * (çocuğu) Kundaklamak.
* Beşiğe yatırıp bağlamak.
* Bulamak, bulaştırmak.
belemir * Orta Anadolu’da tarlalarda yetişen, çiçekleri mavimsi renkte bir yıllık bir bitki, peygamber çiçeği, mavi
kantaron (Cephalaria syriaca).
belen * Bel.
* Tepe, yüksek yer; bayır.
* Dağüzerindeki yüksek geçit, dik dağyolu.
belenme * Belenmek işi.
belenmek * Kundaklanmak.
* Bulanmak, bulaşmak, örtülmek.
belerme * Belermek işi.
belermek * (göz için) Akı iyice belirecek biçimde açılmak.
belertme * Belertmek işi.
belertmek * Gözlerini, akıçok görünecek biçimde açmak.
beleş * Karşılıksız, emeksiz, parasız elde edilen.
beleş(veya bahşiş) atın dişine (veya yaşına) bakılmaz * bedava gelen şeyde kusur aranmaz.

Bir yanıt yazın