Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 54

beyan etmek * bildirmek, söylemek, ileri sürmek, anlatmak.
beyanat * Demeç, bildiri.
beyanat vermek (veya beyanatta bulunmak) * demeç vermek.
beyanname * Bildirge.
beyaz * Ak, kara karşıtı.
* Bu renkte olan.
* Beyaz ırktan olan kimse.
* (baskıda) Normal karalıkta görünen harf çeşidi.
beyaz adam * Beyaz ırka mensup olan kişi.
* Avrupalı.
beyaz baston * Görme özürlülerin yürürken kullandıklarımadenî çubuk.
beyaz cam * Televizyon ekranı.
beyaz dizi * Genellikle sevgi konularını basit bir biçimde işleyen romanlardan oluşan dizi.
beyaz eşya * Buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi gibi ev aletlerine toplu olarak verilen ad.
beyaz et * Tavuk, balık vb. etlere verilen genel ad.
beyaz etmek (veya beyaza çekmek) * yazıyıtemize çekmek.
beyaz ırk * Avrupa, Kuzey Amerika, Güney ve BatıAsya ile Kuzey Afrika’da yaşayan ve teninin rengi açık olan ırk.
beyaz iş * Beyaz pamuklu veya keten kumaşlar üzerine beyaz veya renkli ipliklerle yapılan sarma iş.
beyaz kitap * Bir sorunu aydınlatmak ve savunmak için bir kurum veya hükûmetçe yayımlanan kitap.
beyaz kömür * Akarsulardan elde edilen elektrik gücü.
beyaz oy * Onaylayıcı oy.
beyaz perde * Göstericiden çıkan görüntülerin üzerinde yansıdığı, sinema filminin oynatıldığıyüzey.
* Sinema.
beyaz peynir * Beyaz renkli bir tür peynir.
Beyaz Rus * Ekim ihtilâlinde komünist kızıl yönetimden kaçan Rusyalıkimse.
* Beyaz Rusya halkından olan kimse.
beyaz sabun * Beyaz renkli bir tür sabun.
beyaz şarap * Sadece beyaz üzüm şırasından yapılan şarap.
beyaz zehir * Eroin, kokain gibi sıvı olmayan uyuşturucu madde.
beyazımsı * Beyaza çalan.
beyazımtırak * Beyaza çalar renk.
beyazın adı, esmerin tadı * esmerleri övmek için söylenir.
beyazlanma * Beyaz duruma gelme, ağarma.
beyazlanmak * Beyaz duruma gelmek, ağarmak.
beyazlaşma * Beyazlaşmak işi veya durumu.
beyazlaşmak * Beyaz duruma getirmek.
beyazlatıcı * Daha beyaz duruma getiren kimyasal madde.
* Dokunan kumaşların renk tonlarınıaçan veya beyazlatan ve kumaşlar üzerindeki lekeleri gideren (kimse).
beyazlatılmak * Beyaz duruma getirilmek, ağartılmak.
beyazlatma * Beyazlatmak işi, ağartma.
* (kâğıtçılıkta) Parlaklığın iyileştirilmesi için hamur bileşenlerinin renginin az veya çok oranda değiştirilmesi
veya giderilmesi.
beyazlatmak * Beyaz duruma getirmek, ağartmak.
beyazlı * Beyazı bulunan.
beyazlık * Beyaz olma durumu.
* Ağartı.
beyazsinek * Özellikle pamukların üzerinde üreyerek bitkinin öz suyunu emen ve kurumasına sebep olan bir sinek türü.
beyaztilki * Tilkinin kışlık tüyünden yapılan kürk.
beybaba * Yaşlıerkeklere teklifsizce sesleniş biçimi.
* Çocukların babaları için kullandığısaygısözü.
beyefendi * Saygı belirtmek için erkek adlarının sonuna getirilen veya bu adların yerine kullanılan san.
beygir * At.
* Yük taşıyan, araba çeken, üstüne binilen at.
* Atlama beygiri.
beygir gücü * Saniyede 75 kilogrammetrelik işyapan bir motorun gücü.
beygirci * Beygir besleyen veya kiraya veren kimse.
beygirli * Beygiri olan.
beygirlik * Beygire ait, beygir için.
* Beygir gücünde.
beygirsiz * Beygiri olmayan.
beyhude * Boşuna.
* Yararsız, anlamsız.
beyhude yere * boşyere, boşu boşuna, gereği yokken.
beyhudelik * Beyhude olma durumu.
beyin * Kafatasının üst bölümünde beyin zarı ile örtülü, iki yarım yuvar biçiminde sinir kütlesinden oluşan, duyum
ve bilinç merkezlerinin bulunduğu organ, dimağ.
* Muhakeme, usa vurma.
* Bir şeyi yönetmede önemli görevi olan kimse.
* Bilgisi, eğitimi, düşüncesi yüksek düzeyde olan kimse.

Bir yanıt yazın