bez | * Pamuk veya keten ipliğinden yapılan dokuma. * Pamuktan, düz dokuma. * Herhangi bir cins kumaş. * Herhangi bir işiçin kullanılan dokuma. * Gelişigüzel kumaşparçası, çaput. * Bezden yapılmış. |
bez | * İçinden geçen kandan veya öz sudan bazımaddeler ayırarak salgı oluşturan organ, gudde. |
bez bağlamak | * bebeklere altlarınıkirletmesinler diye bez koymak. |
bez tüyler | * Bitkilerde salgıçıkaran tüyler. |
bezci | * Bez yapan veya alıp satan (kimse). |
bezcilik | * Bezcinin işi veya mesleği. |
bezdirici | * Usanç veren. |
bezdirilme | * Bezdirilmek işi veya durumu. |
bezdirilmek | * Bezmesine sebep olmak, bezmesine yol açmak. |
bezdirme | * Bezdirmek işi. |
bezdirmek | * Bıktırmak, usandırmak, bıkkınlık vermek. |
beze | * Yara veya çı ban sebebiyle vücudun herhangi bir yerinde oluşan şişkinlik. * Bez (I). |
beze | * Hamur topağı, pazı. |
beze | * Yumurta akıve pudra şekeri ile yapılan bir çeşit kuru pasta. |
bezek | * Süs, ziynet. * Bir eseri süslemeye yarayan motiflerin her biri. |
bezekçi | * Duvar ve tavanları boyayıp birtakım resim veya şekillerle süsleyen kimse, nakkaş. * Gelinleri süsleyen kadın. |
bezekleme | * Bezeklemek işi. |
bezeklemek | * Süslemek, bezemek. |
bezekli | * Bezeği olan, süslü, süslenmiş. |
bezeleme | * Bezelemek işi. |
bezelemek | * Hamur topağıyapmak. |
bezeli | * Bezeği olan, bezekli. |
bezelye | * Baklagillerden, yurdumuzun her yanında yetiştirilen, tırmanıcı bir bitki (Pisum sativum). * Bu bitkinin yuvarlak tanesi. |
bezeme | * Süsleme, tezyin. * Süs, süsleyen şey. |
bezemeci | * Bezeme yapan oymacıveya nakkaş. |
bezemecilik | * Bezemecinin yaptığı iş. |
bezemek | * Süslemek, donatmak, tezyin etmek. |
bezemeli | * Süslü, dekoratif. |
bezen | * Bezek, süs. |
bezeniş | * Bezenme işi veya biçimi. |
bezenme | * Bezenmek işi veya durumu. |
bezenmek | * Bezemek işine konu olmak, süslenmek. * Kendini bezemek, süslenmek. |
bezetme | * Bezetmek işi. |
bezetmek | * Bezeme yaptırmak, süsletmek. |
bezeyici | * Bezekleme yapan ressam, dekoratör. |
bezeyiş | * Bezeme işi veya biçimi. |
bezgi | * Süs, bezek. |
bezgin | * Yaşama veya işgörme isteğini yitirmiş. |
bezginleşme | * Bezginleşmek işi. |
bezginleşmek | * Bezgin duruma gelmek. |
bezginlik | * Bezgin olma durumu, usanç, yorgunluk. |
bezi herkesin arşınına göre vermezler | * genel kurallar kişilerin isteklerine göre bozulmaz. |
bezik | * İki, üç veya dört kişi arasında 96 kâğıtla oynanan bir çeşit iskambil kâğıdı oyunu. |
bezilme | * Bezilmek işi. |
bezilmek | * Bezmek işine konu olmak, bezmek durumuna gelinmek. |
bezir | * Keten tohumu. * Bkz. bezir yağı. |
bezir yağı | * Keten tohumundan çıkarılan ve yağlı boya yapmak için içine renkli maddeler katılan, çabuk kurur bir yağ. |
bezirgân | * Tüccar. * Alışverişte çok kâr amacını güden kimse. * Mesleğini sadece kazanç için kullanan kimse. * Yahudilere verilen ad. |
bezirgânbaşı | * Padişahın kullanacağıçuha, bez, tülbent gibi eşyaları sağlamak ve bunlarıkorumakla görevli kimse. * Bir çocuk oyunu. |
bezirgânlık | * Bezirgâna yakışır davranış. |
Kategoriler