Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 59

bıyık altından gülmek * birinin durumuna belli etmemeye çalışarak gülümsemek.
bıyık bırakmak * bıyık uzatmak.
bıyık burmak (veya bükmek) * çalım yapmak amacıyla bıyıklarınıkıvırmak.
bıyıklanma * Bıyıklanmak işi.
bıyıklanmak * Bıyığıçıkmak, bıyıklıduruma gelmek.
bıyıklarıele almak * delikanlılık çağına girmek.
bıyıklı * Bıyığı olan, bıyığınıtıraşetmemişolan.
bıyıklı balık * Sazangillerden, büyüklerinin boyu 2 m yi bulan, eti sevilen bir balık (Barbus fluviatilis).
bıyıksız * Bıyığı olmayan, bıyığınıtıraşetmişolan.
bızbız * Davula sol elle vurulan ince değnek.
bızdık * Ufak çocuk.
bızır * Kadınlık organının üst yanında cinsel zevk duyumu noktası olan bölüm, klitoris.
Bi * Bizmut’un kısaltması.
bîaman * Hoşgörüsüz, amansız, gaddar, zalim.
biat * Bir kimsenin egemenliğini tanıma.
* Osmanlıİmparatorluğunda padişah ölünce tahta geçecek oğlunun devlet yönetimindeki etkili gruplarca
kabul ve tasdik edilmesi.
biat edilmek * birinin egemenliği tanınmak.
biat etmek * birinin egemenliğini tanımak, kabul etmek.
bîbaht * Bahtsız, kadersiz, kötü talihli.
bîbehre * Payı olmayan, pay almamış.
biber * Patlıcangillerden, yurdumuzda çok yetişen bir bitki (Capsicum annuum).
* Bu bitkinin, tazeyken sebze olarak yenilen veya kurutulup baharat olarak yararlanılan ürünü.
biber atmak * içine biber koymak.
biber gibi * çok acı.
biber gibi yanmak * (deri, göz vb.) çok acımak.
biber salçası * Kırmızı biberden yapılmışsalça.
biber turşusu * Yalnızca uzun yeşil biberden yapılmışturşu.
biberiye * Ballı babagillerden, Akdeniz çevresinde çok yetişen, güzel kokulu yapraklarınıdökmeyen, çiçekleri soluk
mavi renkli, çok yıllık bir bitki (Rosmarinus officinalis).
biberleme * Biberlemek işi.
biberlemek * Biber serpmek, biber katmak.
biberli * İçine biber katılmış.
* Acı.
biberlik * Biber konulan küçük kap.
* Biber yetiştirilen yer.
biberon * Genellikle süt çocuklarına süt ve sulu yiyecekleri içirmekte kullanılan emzikli şişe.
bibersiz * İçine biber katılmamış.
* Acısız.
bibi * Babanın kız kardeşi, hala.
bibliyofil * Kitapsever.
bibliyograf * Bibliyografya uzmanı, kaynakları bilen uzman.
bibliyografi * Bibliyografya.
bibliyografik * Kaynakla ilgili.
bibliyografya * Kaynaklar, kaynakça.
bibliyoman * Bibliyomanisi olan (kimse).
bibliyomani * Hastalık derecesine varan kitap sevgisi, kitap düşkünlüğü.
bibliyotek * Kitaplık, kütüphane.
bibliyotekçi * Kütüphaneci.
biblo * Çeşitli maddelerden yapılan heykel, vazo gibi zarif küçük süs eşyası.
biblo gibi * ufak tefek, zarif (kız).
bici * Bkz. cici bici.
bicik * Meme, meme başı.
bicili * Bkz. cicili bicili.
bîçare * Çaresiz, zavallı(kimse).
bîçare olmak * çaresiz kalmak.
bîçarelik * Biçare olma durumu, zavallılık, çaresizlik.

Bir yanıt yazın