Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 84

borsa oyunu * Borsada oynanan hava oyunu.
borsa simsarı * Müşteri ile borsa acenteleri arasında aracılık yapan kimse.
borsa tahtası * Borsada alım satım fiyatlarının ilân edildiği pano.
borsacı * Değerli kâğıt, para ve tahvil üzerine borsa oyunu yapan kimse.
borsacılık * Borsacının işi veya mesleği.
borş * Borç (II).
boru * Bir yerden başka bir yere sıvıveya gaz aktarmaya yarayan, içi boş, uçlarıaçık, uzun ve dar silindir.
* Nefesle çalınan perdesiz madenî çalgı, borazan.
boru ağı * Tesisatı oluşturan boruların bütünü.
boru askısı * Her tür borunun asılmasında kullanılan, lâma demiri veya çelik çemberlerden yapılan askı.
boru bileziği * Soba borularının ek yerine geçirilen süslü çember.
boru çalmak * borazan öttürmek.
boru çiçeği * Çan çiçeği.
* Tatula.
boru çiçeğigiller * Çan çiçeğigiller.
boru değil (veya boru mu bu?) * azımsanacak, küçümsenecek, önem verilmeyecek şey değil.
boru hattı * Doğal gaz arıtma ünitesinden alınan gazın, bir veya daha fazla dağıtım merkezlerine veya tüketim
merkezlerine doğal gaz taşınmasıamacıyla tesis edilen boru şebekesi.
boru kabağı * Boğumsuz, boru gibi uzun su kabağı.
boru kelepçesi * Boruyu duvara tespit etmekte kullanılan gereç.
boru mengenesi * Kesme, dişaçma gibi işlemler için borunun sıkıca bağlandığı alet.
boru yolu * Petrolü, çıktığıyerden başka yere akıtan boru tesisatı, payplayn.
borucu * Boru yapıp satan kimse.
* Boru montajında çalışan kimse.
boruk * Dağlarda yetişen, kokulu, süpürge ve yakacak olarak kullanılan bir ot türü.
borulu * Borusu olan.
borumsu * Boru biçiminde olan.
borusu ötmek * sözü geçmek, yetkisi olmak.
borusu tutmak (veya üstünde) * (zenciler için) ağzıköpürerek kriz geçirmek, çok öfkelenerek etrafa saldırmak.
borusunu çalmak * çıkar sağladığıkimsenin davasını gütmek.
bos * Bkz. boy bos.
boslu * Bkz. boylu boslu.
bostan * Sebze bahçesi.
* Kavun, karpuz tarlası.
* Kavun ve karpuza verilen ortak ad.
bostan bekçisi * Bostanıkoruyan ve kollayan kimse.
bostan bozuntusu * Korkak, yüreksiz, işe yaramaz adam.
bostan dolabı * Sebze bahçesini sulamak için bir at bağlanarak diklemesine dönen kovalarla kuyudan su çıkarmaya yarayan
dolap.
bostan kebabı * Patlıcan ve yeşillikler ile kuğu inceliğinin toprak tencerede pişirilmesiyle yapılan kebap.
bostan korkuluğu * Kuşlarıürkütüp yaklaştırmamak için tarlaya dikilen kukla.
* Kendisinden beklenilen görevi yapmayan veya kendisinden çekinilmeyen güçsüz kimse.
bostan patlıcanı * Az çekirdekli, iri ve yuvarlak bir patlıcan türü.
bostancı * Bostan işleriyle uğraşan kimse.
* Osmanlıtarihinde sarayın korunmasına ve şehrin güvenliğine bakmakla görevli olan erlerden her biri.
bostancı ocağı * Bostancıların bağlı oldukları ocak.
bostancılık * Bostan işleriyle uğraşma.
* Bostancının görevi.
bostanlık * Bostan olmaya elverişli yer.
boş * İçinde, üstünde hiç kimse veya hiçbir şey bulunmayan.
* İşsiz.
* Bir işe yaramayan.
* Bilgisiz.
* Görevlisi olmayan (iş, görev), münhal.
* Yapılacak işi olmayan.
* Verimsiz.
* Anlamsız.
boş(veya boşta) gezmek veya gezinmek * işsiz güçsüz dolaşmak.
boşatıp dolu tutmak (vurmak) * umutsuz olarak girişilen bir iş, iyi sonuç vermek.
boş başak dik durur * bilgisiz olan üstün görünmek için kasılır.
boş bırakmak * bir yerde kimse oturmamak, boşkalmak.
boş bırakmamak * (para, yiyecek gibi şeylerle) yardım etmek.
* işsiz bırakmamak.
boş boş bakmak * amaçsız, anlamsız ve bilinçsizce bakmak.
boş böğür * Bkz. böğür.
boş bulunmak * dikkatsiz ve dalgın bulunmak.
* söylenmesi sakıncalı olan bir şeyi söyleyivermek.
boşçıkmak * umduğu gerçekleşmemek, sonuç vermemek.
boşçıkmamak * bir işten az da olsa, bir kazançla çıkmak.

Bir yanıt yazın