Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 108

büyük para * Çok para.
büyük peder * Büyük baba, dede.
büyük sesli uyumu * Kelimede kalın ünlülerden (a, ı, o, u) sonra kalın, ince ünlülerden (e, i, ö, ü) sonra ince ünlülerin gelmesi
kuralı, büyük ünlü uyumu.
büyük sözüme tövbe! * bir konuda çok kesin konuşulduğunda, tersi bir durumun başa gelmemesi dileğini belirtir.
büyük şehir * Ana kent.
büyük tansiyon * Kan basıncının yüksek olması.
büyük terim * Kapsamıdaha genişolan son uç önermesinin yüklemi görevini taşıyan terim.
büyük tövbe ayı * Ay takvimin beşinci ayı, cemaziyülevvel.
büyük ünlü uyumu * Türkçe bir kelimenin ilk hecesinde kalın bir ünlü varsa, ondan sonra gelen bütün hecelerin kalın ünlülerle,
ince bir ünlü varsa sonraki hecelerin de ince ünlülerle sürüp gitmesi kuralı: Çocuklaşmak, denizcilik gibi.
büyük yemin etmek * bir şeyi yapmamak konusunda en kutsal şeyler üzerine ant içmek.
Büyükayı * Kuzey yarım kürede yedi yıldızdan oluşmuştakım yıldız, Yedigir, Dübbüekber.
büyükbaş * Sığır, manda gibi hayvanların niteliğini belirtmek için kullanılır.
büyükçe * Biraz büyük.
* Oldukça önemli.
büyükle büyük, küçükle küçük olmak * her yaşve durumdaki kişilere karşıdostça, arkadaşça davranmak.
büyüklenme * Kendini büyük gösterme, kibir.
büyüklenmek * Kendini büyük göstermek, büyüklük taslamak, kibirlenmek.
büyüklerin ellerinden, küçüklerin gözlerinden öpmek * sevgi ve saygı göstermek.
büyüklü küçüklü * Büyük küçük hepsi bir arada.
büyüklük * Büyük olma durumu, ululuk.
* Büyüklere yaraşır bağışlayıcıdavranış.
büyüklük göstermek * gönül ululuğu göstermek.
büyüklük hastalığı * Kendini olduğundan daha büyük ve önemli görme, gösterme hastalığı, megalomani.
büyüklük satmak * gururlanıp üstünlük taslamak.
büyüklük taslamak * kendini üstün görmeye çalışmak, böbürlenmek.
büyükseme * Büyüksemek işi.
büyüksemek * Büyük olduğunu kabul etmek.
büyüksü * Büyük gibi, büyümüşe benzer.
büyükten büyüğe * mirasın önce büyüğe, o ölünce kalanların en büyüğüne geçmesi kuralı, ekber evlât hakkı.
büyüleme * Büyülemek işi.
büyülemek * Büyü ile etki altına almak.
* Etkisi altına almak, birini kendine bağlamak, teshir etmek.
büyüleniş * Büyülenmek işi veya biçimi.
büyülenme * Büyülenmek işi.
büyülenmek * Büyülemek işine konu olmak.
büyüleyici * Etkileyen, çekici niteliği olan.
büyüleyici özellik * Sürekli büyüleyici ve etkileyici olma.
büyüleyiş * Büyülemek işi veya biçimi.
büyülteç * Fotoğraf ve resim büyültmeye, büyültüp basmaya yarayan aygıt, agrandisor.
büyültme * Büyültmek işi.
* Fotoğraf ve resimlere boyut kazandırma işlemi, agrandisman.
büyültmek * Bir şeyi büyük duruma getirmek, büyütmek.
* (resim, harita gibi şeyler için) Daha büyük örneğini yapmak.
* Abartmak.
büyülü * Kendisine büyü yapılmış(kimse).
* Büyü gücü olan, sihirli.
büyüme * Büyümek işi.
* Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde boyutların artması.
büyümek * Organizmanın bütününde veya bu bütünün bir bölümünde, boyutlar artmak, irileşmek, eskisinden büyük
duruma gelmek.
* Yetişmek.
* Yaşıartmak, yaşlanmak.
* Artmak, güçlenmek, şiddeti artmak.
* Sayıca artmak.
* Genişlemek.
* Önem ve değer kazanmak.
büyümüşde küçülmüş * (çocuk için) konuşmasıve davranışlarıyaşına uymayan, büyüklerinki gibi olan.
büyüsel * Büyü ile ilgili olan.
büyüteç * Odak boyutu birkaç santimetre olan yaklaştırıcımercek, pertavsız.
büyütken doku * Sürgen doku.
büyütme * Büyütmek işi.
* Birisi tarafından yetiştirilmişkimse.
* Uzakta duran cisimlere dürbün veya benzeri bir araçla bakıldığında cismi gören açının çıplak gözle
bakıldığızamanki açıya oranı.
büyütmek * Büyük duruma getirmek, genişletmek.
* Yetiştirmek, bakmak.
* Abartmak, mübalâğa etmek.
büyütülme * Büyütülmek işi.
büyütülmek * Büyütmek işi yapılmak.
büyütürlük * Aşırılaştırma.

Bir yanıt yazın