Kategoriler
C SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük C Sayfa 4

can kulağı ile dinlemek * büyük bir dikkatle dinlemek.
can kurban * Can feda.
can kuşu * Ruh.
can noktası * En önemli husus, vurgulanması gereken yer.
can olmak * sevimli, hoşgörünmek.
can pahasına * canınıvererek veya tehlikeye koyarak.
can pazarı * Herkesin kendi canının kaygısına düştüğü ve kendini kurtarmaya çalıştığı bir durum.
can sağlığı * İnsanın sağve sağlıklı olması.
can sevecek bir şey * hoşa gidecek bir şey.
can sıkıcı * Üzüntü yaratan, üzücü.
can sıkıntısı * yapılacak bir işolmamaktan ve hiçbir şeyle oyalanma imkânı bulunamadığı için duyulan tedirginlik,
bunalım.
can sıkmak * bıkkınlık vermek.
can sohbeti * İçtenlikle konuşan çok yakın dostlar bir arada söyleşip dertleşme.
can tahtası * Göğüs kemiği.
can vermek * ölmek.
* ruha güç vermek.
* canlanmasına yol açmak.
* bir şeyi çok istemek.
can yakmak * zulmetmek, eziyet etmek.
* bir kimseyi büyük zarar ve ziyana sokmak.
* üzmek, acıvermek.
can yeleği * Bkz. cankurtaran yeleği.
can yoldaşı * Yalnızlıktan kurtulmak için birlikte yaşanılan (kimse vb.).
cana * Sevgiliye hitap sözü.
cana can katmak * yaşama gücünü artırmak.
cana kıymak * öldürmek.
cana minnet saymak (veya bilmek) * bir lütuf olarak kabul etmek.
cana yakın * Sevimli.
cana yakınlık * Cana yakın olma durumu.
canan * Gönülden sevilen, gönül verilmişolan kadın, sevgili.
* (tasavvufta) Tanrı.
canavar * Masallarda sözü geçen yabanî, yırtıcıhayvan.
* Kurt, domuz gibi cana kıyan yaban hayvanı.
* Haşarı, yaramaz çocuk.
* Acımasız, kötü ruhlu, zalim (kimse).
* Köpek balığı.
canavar düdüğü * Taşıtlarda bulunan, tiz ses çıkaran alet.
* Acıacıses çıkaran ve uzaklara kadar tehlike işareti vermek için kullanılan düdük.
canavar gibi * iri yarı, saldırgan.
* çok fazla.
canavar kesilmek * hırçınlaşmak, canavar gibi olmak.
canavar otu * Canavar otugiller familyasının örnek türlerinden olan ve kenevirle tütün köklerinin asalaklarından biri
sayılan çiçekli bitki (Orobanche ramosa).
canavar otugiller * Bitişik taç yapraklı iki çeneklilerden, tarım bitkilerine zarar veren asalak bir bitki familyası.
canavarca * Canavar gibi, canavara uygun düşen biçimde.
canavarlaşma * Canavarlaşmak işi.
canavarlaşmak * Canavar gibi davranmak.
* Korkunç, ürkütücü bir durum almak.
canavarlık * Canavar gibi davranma.
cancağız * Cancağızım sözünde sevgi ve teklifsizlik; cancağızı isterse deyiminde ise önemsemezlik anlatır.
candan * İçten, yürekten, gönülden, samimî.
* İçtenlikle, istekle, ilgiyle.
candan candan * İçtenlikli bir biçimde.
candan geçmek * ölmek.
candan yürekten * içtenlikle.
candanlık * Candan olma durumu.
candarma * Jandarma.
canfes * Üzerinde desen bulunmayan, ince dokunmuş, parlak, tok, ipekli kumaş.
* Bu kumaştan yapılmış.
canfes gibi yaprak * (asma ve dut yaprakları için) ince, taze ve sinirsiz yaprak.
canfeza * Türk müziğinde çok az kullanılmış bir birleşik makam.
cangıl * Bkz. cengel.
* Karışıklık, kargaşa.
cangıl cungul * Hayvanlara takılan çanların veya başka maden eşyanın çıkardığıkaba sesleri anlatır.
* Bu biçimdeki gürültü.
canhıraş * Yürek paralayan, kulak tırmalayan, acı, tüyler ürpertici.
canıacımak * çarpma, vurma vb. sonucu acıduymak.
* üzülmek, rahatsız olmak.
canıağzına (veya boğazına) gelmek * büyük bir tehlike karşısında ölecekmişgibi bir korkuya kapılmak.
* aşırıduygulanmak, çok heyecanlanmak.

Bir yanıt yazın