casusluk | * Casus olma durumu, çaşıtlık. |
casusluk etmek | * casus olarak çalışmak. |
cav | * Bkz. çağ(II). |
cavalacoz | * Değersiz, önemsiz, derme çatma. |
cavlağıçekmek | * ölmek. |
cavlak | * Çıplak, tüysüz. |
cavlaklık | * Cavlak olma durumu, çıplaklık. |
cavlama | * Cavlamak işi. |
cavlamak | * Kavlamak, tüyünü dökmek, çıplak kalmak. |
cavlamak | * Ölmek. |
caydırıcı | * Kararından, sözünden döndürücü. |
caydırıcılık | * Caydırıcı olma durumu. |
caydırılmak | * Caymasısağlanmak, kararından döndürülmek, vazgeçirilmek. |
caydırış | * Caydırmak işi veya biçimi. |
caydırma | * Caydırmak işi. |
caydırmak | * Caymasını sağlamak, kararından döndürmek, vazgeçirmek. |
caygın | * Vazgeçip işin ardını bırakan, dönek. |
cayır cayır | * Bir cismin çabuk ve şiddetle yandığını, yırtıldığınıanlatmak için kullanılır. * Şiddetli, etkili olarak. |
cayırdama | * Cayırdamak işi. |
cayırdamak | * (nesneler için) Ses çıkararak yanmak veya yırtılmak. |
cayırdatma | * Cayırdatmak işi. |
cayırdatmak | * (nesneler için) Sert, uzun, gürültülü ses çıkartmak. |
cayırtı | * Şiddetli yanma, yırtılma sesi, gürültü. |
cayırtıvermek | * gürültü ile gözdağıvermek. |
cayırtıyı basmak (veya cayırtıkoparmak) | * birdenbire bağırıp çağırmaya başlamak. |
cayış | * Caymak işi veya biçimi. |
cayma | * Caymak işi. |
caymak | * Sözünden, kararından dönmek, vazgeçmek. |
caz | * Başlangıçta Kuzey Amerika zencilerinin müziği iken sonraları bütün dünyada benimsenen bir müzik türü. * Caz müziği çalan orkestra. |
caz takımı | * Caz müziği çalan orkestranın bütün çalgıları. |
cazbant | * Caz müziği çalan orkestra. |
cazcı | * Caz müziği çalan veya besteleyen kimse. |
cazcılık | * Cazcının işi veya mesleği. |
cazgır | * Güreşecek olan pehlivanlarıyüksek sesle izleyicilere tanıtan ve dualarını okuyarak onlarıalana süren kimse. * Fitneci. |
cazgırlık | * Cazgır olma durumu. |
cazır cazır | * (bir cismin kaynama ve yanmasını belirtirken) Güçlü ve sesli olarak. |
cazırdama | * Cazırdamak işi. |
cazırdamak | * Caz diye ses çıkarmak. |
cazırdatma | * Cazırdatmak işi. |
cazırdatmak | * Cazırdamasına yol açmak. |
cazırtı | * Cazırdama sesi. |
cazibe | * Alım, alımlılık, çekicilik, albeni. * Çekim. |
cazibe kanunu | * Yer çekimini belirten kurallar bütünü. |
cazibedar | * Çekiciliği olma, alımlı. |
cazibeleşme | * Cazibeleşmek durumu. |
cazibeleşmek | * Çekici, alımlıduruma gelmek. |
cazibeleştirmek | * Çekici, alımlıduruma getirmek. |
cazibeli | * Çekici, alımlı, albenili. * Önemli, ağırlığı olan. |
cazibesiz | * Çekici olmayan, alımsız. |
cazip | * İlgi uyandıran, çekici, elverişli. |
Kategoriler