Kategoriler
C SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük C Sayfa 19

cız sineği * Bir tür büvelek.
cızbız * Izgarada pişirilmiş(et).
cızgara * Toplu hâlde Türk müziği icra edilirken kullanılan bir yaylıçalgıtürü.
cızık * Çizgi.
* İz.
cızıktırma * Cızıktırmak işi.
cızıktırmak * Yazmak, karalamak.
cızıldama * Cızıldamak işi.
cızıldamak * Cızırdamak.
cızıltı * Cızırtı.
cızıltılı * Cızırtısı olan.
cızır cızır * Pişmekte olan kebabın, yağda kızartılan yiyeceğin, kesilen camın veya yazıyazarken kamışkalemin
çıkardığısesi anlatır.
cızırdama * Cızırdamak işi.
cızırdamak * Cızır cızır ses çıkarmak.
* Boğazındaki gıcıktan dolayıkesik ve ince ses çıkarmak.
cızırdatma * Cızırdatmak işi.
cızırdatmak * Cızırdamasına yol açmak.
* Kâğıt üzerinde ustaca kalem oynatmak veya beceriyle yazıyazmak.
cızırtı * Cızırdama sesi.
cızırtılı * Cızırdayan, cızırtısı olan.
cızlam * Kaçma, savuşma.
cızlama * Cızlamak durumu.
cızlamak * Cız diye ses çıkarmak.
* Cız etmek.
cızlamıçekmek (veya cızlam etmek) * kaçmak, savuşup gitmek.
-ci * Bkz. -cı/ – ci.
cibilliyet * (huy ve ahlâk bakımından) Yaradılış, maya.
cibilliyetsiz * Soysuz, sütü bozuk.
cibilliyetsizlik * Cibilliyetsiz olma durumu.
cibinlik * Sivrisinekten ve başka böceklerden korunmak için yatağın üstüne ve yanlarına gerilen çadır biçiminde tül.
cibre * Sıkılıp suyu alınan üzüm ve başka meyvelerin posası.
cici * Sevimli, cana yakın, hoş, güzel, hoşa giden.
cici anne * Bazıçocukların, büyük annelerine veya o yaştaki kadın yakınlarına verdikleri ad.
* Üvey ana, üvey anne.
cici bici * Süslü giysi veya süs eşyası.
cici mama * Kadınlarla düşüp kalkmaya başlayan toy bir erkekten söz edilirken onun bu ilişkilerine verilen ad.
cicik * İnsan veya hayvan memesi.
cicili bicili * Göze çarpan süslerle bezenmiş.
cicim * Ensiz olarak dokunmuşparçaların yan yana eklenmesiyle oluşan, perde veya örtü olarak kullanılan nakışlı
ince kilim.
cicim ayı * Balayı, yeni evlilerin ilk haftalarda dillerinden düşürmedikleri sevgi sözü.
cicim! * bir sevgi sözü.
* alay yollu seslenme sözü.
cicoz * Cam veya toprak bilyelerle oynanan bir çocuk oyunu.
* Bu oyundaki bilyelerin her biri.
* Hiç yok.
cicozlama * Cicozlamak durumu.
cicozlamak * Kaçmak, uzaklaşmak.
cicozluk * Cicoz olma durumu.
cidal * Savaşma, cenk.
* Ağız kavgası, çekişme.
cidalci * Savaşçı.
cidar * Duvar.
* Çeper.
cidden * Şakasız olarak, gerçekten.
ciddî * Şaka olmayan, gerçek.
* Ağırbaşlı.
* Titizlik gösterilen, önem verilen.
* Tehlikeli, endişe veren, ağır, vahim.
* Eğlendirme amacı gütmeyen.
* Gülmeyen.
* Güvenilir, sağlam.
* Önemli.
* Önem vererek, gerçek olarak.
ciddî ciddî * Ciddî bir biçimde, ciddî olarak.
ciddîleşme * Ciddîleşmek işi.
ciddîleşmek * Ciddî bir durum almak.
ciddîlik * Ciddî davranış.
* Ciddî durum.
ciddiye almak * inanmak, gerçek sanmak, önem vermek.

Bir yanıt yazın