cız sineği | * Bir tür büvelek. |
cızbız | * Izgarada pişirilmiş(et). |
cızgara | * Toplu hâlde Türk müziği icra edilirken kullanılan bir yaylıçalgıtürü. |
cızık | * Çizgi. * İz. |
cızıktırma | * Cızıktırmak işi. |
cızıktırmak | * Yazmak, karalamak. |
cızıldama | * Cızıldamak işi. |
cızıldamak | * Cızırdamak. |
cızıltı | * Cızırtı. |
cızıltılı | * Cızırtısı olan. |
cızır cızır | * Pişmekte olan kebabın, yağda kızartılan yiyeceğin, kesilen camın veya yazıyazarken kamışkalemin çıkardığısesi anlatır. |
cızırdama | * Cızırdamak işi. |
cızırdamak | * Cızır cızır ses çıkarmak. * Boğazındaki gıcıktan dolayıkesik ve ince ses çıkarmak. |
cızırdatma | * Cızırdatmak işi. |
cızırdatmak | * Cızırdamasına yol açmak. * Kâğıt üzerinde ustaca kalem oynatmak veya beceriyle yazıyazmak. |
cızırtı | * Cızırdama sesi. |
cızırtılı | * Cızırdayan, cızırtısı olan. |
cızlam | * Kaçma, savuşma. |
cızlama | * Cızlamak durumu. |
cızlamak | * Cız diye ses çıkarmak. * Cız etmek. |
cızlamıçekmek (veya cızlam etmek) | * kaçmak, savuşup gitmek. |
-ci | * Bkz. -cı/ – ci. |
cibilliyet | * (huy ve ahlâk bakımından) Yaradılış, maya. |
cibilliyetsiz | * Soysuz, sütü bozuk. |
cibilliyetsizlik | * Cibilliyetsiz olma durumu. |
cibinlik | * Sivrisinekten ve başka böceklerden korunmak için yatağın üstüne ve yanlarına gerilen çadır biçiminde tül. |
cibre | * Sıkılıp suyu alınan üzüm ve başka meyvelerin posası. |
cici | * Sevimli, cana yakın, hoş, güzel, hoşa giden. |
cici anne | * Bazıçocukların, büyük annelerine veya o yaştaki kadın yakınlarına verdikleri ad. * Üvey ana, üvey anne. |
cici bici | * Süslü giysi veya süs eşyası. |
cici mama | * Kadınlarla düşüp kalkmaya başlayan toy bir erkekten söz edilirken onun bu ilişkilerine verilen ad. |
cicik | * İnsan veya hayvan memesi. |
cicili bicili | * Göze çarpan süslerle bezenmiş. |
cicim | * Ensiz olarak dokunmuşparçaların yan yana eklenmesiyle oluşan, perde veya örtü olarak kullanılan nakışlı ince kilim. |
cicim ayı | * Balayı, yeni evlilerin ilk haftalarda dillerinden düşürmedikleri sevgi sözü. |
cicim! | * bir sevgi sözü. * alay yollu seslenme sözü. |
cicoz | * Cam veya toprak bilyelerle oynanan bir çocuk oyunu. * Bu oyundaki bilyelerin her biri. * Hiç yok. |
cicozlama | * Cicozlamak durumu. |
cicozlamak | * Kaçmak, uzaklaşmak. |
cicozluk | * Cicoz olma durumu. |
cidal | * Savaşma, cenk. * Ağız kavgası, çekişme. |
cidalci | * Savaşçı. |
cidar | * Duvar. * Çeper. |
cidden | * Şakasız olarak, gerçekten. |
ciddî | * Şaka olmayan, gerçek. * Ağırbaşlı. * Titizlik gösterilen, önem verilen. * Tehlikeli, endişe veren, ağır, vahim. * Eğlendirme amacı gütmeyen. * Gülmeyen. * Güvenilir, sağlam. * Önemli. * Önem vererek, gerçek olarak. |
ciddî ciddî | * Ciddî bir biçimde, ciddî olarak. |
ciddîleşme | * Ciddîleşmek işi. |
ciddîleşmek | * Ciddî bir durum almak. |
ciddîlik | * Ciddî davranış. * Ciddî durum. |
ciddiye almak | * inanmak, gerçek sanmak, önem vermek. |
Kategoriler