ciddiyet | * Ciddîlik, ağırbaşlılık. |
ciddiyetsiz | * Ciddiyeti olmayan, lâubali. |
ciddiyetsizlik | * Ciddiyetsiz olma durumu. |
cif | * Bir malın fiyatına sigorta ve navlun ücretinin de katılmışolduğunu gösteren İngilizce bir terimin baş harflerinden oluşturulmuş bir kısaltma. |
cife | * Leş. * İğrenç şey. |
cigara | * Bkz. sigara. |
ciğer | * Akciğerlerle karaciğerin ortak adı. * (kasaplıkta) Akciğer, yürek ve karaciğerin oluşturduğu takım. * Yürek, iç. |
ciğer acısı | * Evlât acısı. |
ciğer kebapçısı | * Ciğer kavurup satan kimse. |
ciğer otları | * Yapraklarıkara yosunlarından bir bitki sınıfı. |
ciğer otu | * Düğün çiçeğigillerden, çok yıllık otsu bir bitki (Hepatica). |
ciğer sarma | * İnce kıyılmışak ve karaciğer, pirinç, yağ, çam fıstığı, kuşüzümü, yeşil soğan, yumurta ve baharat karışımıyla fırında pişirilen bir kebap türü. |
ciğer sotesi | * Sote. |
ciğer yarası | * Ciğer acısı. |
ciğer, kebap olmak | * büyük bir acıya uğramak, yüreği yanmak. |
ciğerci | * Kesilen hayvanların ciğer, baş, ayak, işkembe gibi parçalarınısatan kimse, sakatatçı. * Ciğer pişirip satan kimse. |
ciğerdeldi | * Kumaşüzerine küçük delikler açılarak yapılan işleme. * Bu delikleri açmakta kullanılan ucu sivri küçük araç. |
ciğeri (veya yüreği) sızlamak | * çok acımak, derin bir acıma duygusuyla üzülmek. |
ciğeri beşpara etmez | * değersiz, aşağılık (kimse). |
ciğeri parçalanmak | * Bkz. yüreği parçalanmak. |
ciğeri yanmak | * çok acıve sıkıntıçekmek, büyük bir acıya uğramak. |
ciğerimin köşesi | * çok sevdiğim. * çok sevgili evlâdım. |
ciğerine işlemek | * çok dokunmak, (söz, kötü davranış) etkilemek. |
ciğerini delmek | * acıklı bir durum, kişiye dayanılmaz bir üzüntü vermek. |
ciğerini okumak | * onun aklından geçenleri, gizli düşüncelerini bilmek. |
ciğerini sökmek | * bir kimseyi çok büyük zararlara uğratmak. |
ciğerini yakmak | * bir kimseye büyük bir acıçektirmek. |
ciğerinin içini bilmek | * çok yakından tanımak, her türlü düşüncesini bilmek. |
ciğerleri bayram etmek | * her zamankinden daha iyi cins sigara içen veya temiz havaya çıkan kişilerin söylediği söz. |
ciğerpare | * Çok sevilen (kimse). |
cihan | * Evren, âlem. * Dünya. |
cihangir | * Dünyanın büyük bir bölümünü eline geçiren. |
cihangirane | * Ülkeler fetheden cesur kahraman. |
cihangirlik | * Cihangir olma durumu. |
cihanıtutmak | * dünyayıtutmak. |
cihannüma | * Her yanı görmeye elverişli, camlıçatıkatıveya taraça, kule. * Dünya haritası. |
cihanşinas | * Dünyayıtanımış, herşeyi yerli yerinde bilen kimse. |
cihanşümul | * Evrensel, üniversal. |
cihar | * (tavla oyununda zarlar için) Dört. |
ciharıdü | * Oyunda zarlardan birinin dörtlü, öbürünün ikili düşmesi. |
ciharıse | * Oyunda zarlardan birinin dörtlü, öbürünün üçlü düşmesi. |
ciharıyek | * Oyunda zarlardan birinin dörtlü, öbürünün birli düşmesi. |
cihat | * Din uğruna yapılan savaş. |
cihat açmak | * savaşiçin çağrıyapmak. |
cihaz | * Aygıt, alet, takım. * Çeyiz. |
cihazlanma | * Donanıma sahip olma, teknolojik gelişmelerin en son ürünleriyle donatılma. |
cihazlanmak | * Teknolojik gelişmelerin en son ürünleriyle donatılmak. |
cihet | * Yön, yan, taraf. |
cihetiyle | * -den dolayı, -den ötürü, sebebiyle. |
-cik | * -cık / -cik. |
Kategoriler