curnal | * Bkz. jurnal. |
curnata | * Bıldırcın sökünü. |
cuşiş | * Coşkunluk, coşma. |
-cü | * Bkz. -cı/ -ci. |
cübbe | * Hukukçuların, üniversitede belli bir aşamaya ulaşmış bilim adamlarının elbise üstüne giydikleri uzun, yanları geniş, düğmesiz giysi. |
cübbe gibi | * çok genişve uzun (giysi). |
cübbeci | * Cübbe yapan ve satan kimse. |
cübbeli | * Cübbe giymişolan. |
cüce | * Boyu, normalden çok daha kısa olan (kimse). * Gelişmemiş. |
cüceleşme | * Cüceleşmek durumu. |
cüceleşmek | * Cüce durumuna gelmek. |
cücelik | * Cüce olma durumu. |
cücük | * Filiz, tomurcuk. * Kümes hayvanlarının yavrusu, civciv. * Kuşyavrusu. * Soğan, marul gibi katmerli bitkilerin en iç bölümü. * Bir şeyin küçüğü veya onu andıran bir parçası. |
cücüklenme | * Cücüklenmek işi. |
cücüklenmek | * Filizlenmek. |
cücükleşme | * Cücükleşmek durumu. |
cücükleşmek | * Filizlenme durumu almak. |
cüda | * (yurt, baba ocağı gibi çok sevilen şeylerden) Ayrılmışolan, uzak kalmışolan. |
cüda etmek | * ayırmak. |
cühelâ | * Bilgisizler, cahiller. |
-cük | * Bkz. -cık /-cik. |
-cül | * Bkz. -cıl /-cil. |
cülûs | * Hükûmdarlık tahtına çıkma, tahta oturma. |
cülûsiye | * Hükümdarların cülûs törenlerinde dağıttığı bahşiş. * Şairlerin tahta çıkan padişah için yazdığışiir. |
cümbür cemaat | * Toplu olarak, hepsi birden, cumhur cemaat. |
cümbüş | * Eğlenti. * Maden gövdeli, tambura benzer bir saz. * Canlılık, coşku. |
cümbüşyapmak | * toplu hâlde eğlenmek. |
cümbüşçü | * Cümbüşçalan (kimse). |
cümbüşlü | * Eğlentili, hareketli. |
cümle | * Dizge, sistem. * Bir yargı bildirmek için tek başına çekimli bir fiil veya çekimli bir fiille kullanılan kelimeler dizisi, tümce. * Bütün, hep, herkes. |
cümle âlem | * Herkes. |
cümle bilgisi | * Bir cümleyi oluşturan kelime ve kelime gruplarıarasındaki ilişkiyi inceleyen ve sınıflamalar yapan, dil bilgisinin ana bölümlerinden biri, tümce bilgisi, söz dizimi. |
cümle kapısı | * Yapılarda ana kapı. |
cümlecik | * Önerme. * Küçük cümle. |
cümlenin ögeleri | * cümlenin kuruluşunda başlıca görevleri yüklenmişolan kelimeler, özne, tümleç, yüklem. |
cümlesi | * Hepsi. |
cümleten | * Hep birden. |
cümudiye | * Buzul. |
cünha | * Cürüm derecesindeki suç, kabahatten ağır ve cinayetten hafif olan suç. |
cünun | * Delilik. |
cünüp | * Cinsel ilişkiden sonra, dinin buyurduğu biçimde henüz yıkanmadığı için temiz sayılmayan (kimse), cenabet. |
cünüplük | * Cünüp olma durumu. |
cüppe | * Bkz. cübbe. |
cür’et | * Yüreklilik, ataklık, cesaret. * Düşüncesizce, saygıyıaşan davranış. |
cür’et etmek | * ataklık etmek, yüreklilikle davranmak. |
cür’etkâr | * Atak, cür’etli. |
cür’etkârlık | * Cür’etkâr olma durumu. |
cür’etlenme | * Cür’etlenmek durumu. |
cür’etlenmek | * Cür’etli davranmak. |
cür’etli | * Cür’eti olan. |
Kategoriler