Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 13

çarpıkça* Biraz çarpık.
çarpıklaşma* Çarpıklaşmak işi.
çarpıklaşmak* Çarpık duruma gelmek.
çarpıklaştırma* Çarpıklaştırmak işi.
çarpıklaştırmak* Çarpık duruma getirmek.
çarpıklık* Çarpık olma durumu, eğrilik.
çarpılan* Bir çarpma işleminde tekrarlanan sayı.
çarpılı* Çarpı işareti konmuş.
* Bir tür olta iğnesi.
çarpılış* Çarpılmak işi veya biçimi.
çarpılma* Çarpılmak işi.
* Çarpık duruma gelme.
çarpılmak* Çarpmak işine konu olmak.
* Çarpık duruma gelmek.
* Alınıp gücenmek.
* Çekiciliğine kapılmak.
çarpım* Çarpma işleminin sonucu olan sayı.
çarpım cetveli* Bkz. çarpım tablosu.
çarpım tablosu* Birbiriyle çarpılan sayıların (çoğu 1’den 9’a kadar) çarpımlarını gösteren çizelge, kerrat cetveli.
çarpınma* Çarpınmak işi.
çarpınmak* Çırpınmak.
çarpıntı* (kalp için) Hızlıve sık vurma.
çarpıntılı* Heyecanlı, telâşlı.
çarpıntısıtutmak* heyecen, korku veya üzüntüden çarpıntınöbeti gelmek.
çarpıntısız* Çarpıntısı olmayan.
çarpış* Çarpmak işi veya biçimi.
çarpışılma* Çarpışılmak işi veya biçimi.
çarpışılmak* Çarpışmak işi yapılmak.
çarpışma* Çarpışmak işi, müsademe, sadme.
* Öncülerin veya küçük birliklerin yaptıklarıküçük savaşma.
çarpışmak* Birbirine çarpmak, tokuşmak.
* Vuruşmak.
* Birbirine üstün gelmeye çalışmak.
çarpıştırma* Çarpıştırmak işini yapmak.
çarpıştırmak* Çarpışmak işini yaptırmak.
çarpıtılma* Çarpıtılmak işi veya biçimi.
çarpıtılmak* Çarpıtmak işi yapılmak.
çarpıtma* Çarpıtmak işi.
çarpıtmak* Çarpık duruma getirmek.
* Gerçek anlamdan saptırmak.
* Yanlışa ve kötü duruma götürmek.
çarpma* Çarpmak işi.
* Çarpmak işlemi, darp, zarp.
* Alaturka müzikte temel notaların arasına sıkıştırılmışve usulü bozmayan, tek perdelik küçük fazlalık.
* Kuyu çengeli biçiminde beşkollu büyük olta iğnesi.
* Çırpılarak yapılan (şey).
çarpma işareti* Çarpmak işleminin yapılmasınısağlayan x işareti.
çarpma kapı* Tek veya çift kanatlı olan, özel menteşesi yardımı ile içe ve dışa doğru açılabilen kapıtürü.
çarpmak* Hızla değmek, vurmak.
* Etkisiyle birdenbire hasta etmek.
* Varlığına inanılan bir gücün öfkesine uğramak.
* El çabukluğu ile çalmak.
* Kurnazlıkla, zorla ele geçirmek.
* Hızlıatmak.
* Hızla bir yere vurmak.
* Biri çarpılan, öbürü çarpan denilen iki sayıverildiğinde, çarpanıçarpılandaki birim kadar çoğaltarak çarpım
adıverilen bir üçüncü sayıyıelde etmek, zarp etmek.
* Çekiciliğiyle etkilemek, şaşırtmak.
çarptırış* Çarptırmak işi veya biçimi.
çarptırma* Çarptırmak işi.
çarptırmak* Çarpma işini yaptırmak veya çarpmasına yol açmak.
* Yankesiciye kaptırmak.
çarşaf* Yatağın üstüne serilen veya yorgan kaplanan bez örtü.
* Eskiden kadınların kullandığıve baştan örtülen, pelerinli, eteklikli sokak giysisi.
çarşaf çarşaf* Olabildiğince uzun, uzun uzun.
çarşaf gibi* (deniz, göl, su için) dalgasız, dümdüz ve durgun.
çarşaf kadar* (eni boyu küçük olması gereken şeyler için) pek büyük, çok geniş.
çarşafa dolanmak* bir işin içinden çıkamamak, kötü ve başarısız duruma düşmek, zor durumda kalmak, çarşaflamak.
çarşafa girmek* (eskiden, yeni yetişen kız için) çarşaf giymeye başlamak.
çarşafçı* Çarşaf yapan veya satan kimse.
çarşafçılık* Çarşaf yapma sanatıveya çarşaf satma işi.
çarşaflama* Çarşaflamak işi.
çarşaflamak* Yorganıçarşafla kaplamak.
* Kötü ve başarısız duruma düşmek, çarşafa dolanmak.
çarşaflanma* Çarşaflanmak işi.
çarşaflanmak* Çarşaflama işine konu olmak.
* Çarşaf giymek.

Bir yanıt yazın