çarşaflatma | * Çarşaflatmak işi. |
çarşaflatmak | * Çarşaflamak işini yaptırmak. |
çarşaflı | * Üzerinde çarşaf olan. * Çarşaf giymişolan (kimse). |
çarşaflık | * Çarşaf yapmaya elverişli olan (kumaş). |
çarşafsız | * Üzerinde çarşaf olmayan. * Çarşaf giymemişolan. |
çarşafsızlık | * Çarşafsız olma durumu. |
çarşamba | * Haftanın dördüncü günü, salı ile perşembe arasında bulunan gün. |
çarşamba karısı | * Saçı başıkarmakarışık, üstü başıözensiz kadın. * Al karısı. |
çarşamba pazarı | * Herşey karmakarışık ortada olan yer. |
çarşamba pazarına çevirmek | * özellikle yüze vurarak çok dayak atmak. |
çarşı | * Dükkânların bulunduğu alışverişyeri. |
çarşıağası | * Çarşıyıve esnafı düzen altında tutmakla görevli kimse. |
çarşıekmeği | * Has undan çarşıda yapılan ve satın alınan ekmek türü. |
çarşıve pazar dolaşmak (veya gezmek) | * alışverişedinilen her yeri dolaşmak (gezmek). |
çarşılı | * Çarşıesnafı. |
çartır | * Dolmuşuçak. |
çasar | * Viyana’da oturan Alman imparatoruna verilen unvan. |
çaşıt | * Casus. * Ara bozmak amacıyla söz taşıyan kimse. |
çaşıtlama | * Çaşıtlamak işi veya durumu. |
çaşıtlamak | * Casusluk yapmak. |
çaşıtlık | * Çaşıt olma durumu, casusluk. |
çat | * Sert bir şeyin kırılırken çıkardığıses. |
çat | * İki yolun veya iki derenin birleştiği yer, kavşak. |
çat etmek | * çat diye ses çıkarmak. |
çat kapı | * beklenmedik bir zamanda kapıyıçalarak. |
çat orada çat burada çat kapıarkasında | * çok yer değiştiren bir şeyin durumunu anlatır. |
çat pat | * Biraz, yarım yamalak. * Ara sıra. * Uygunsuz zamanlarda, vakitli vakitsiz. |
çatak | * İki dağyamacının kesişmesi ile oluşmuşdere yatağı. * Yapışık, ikiz (meyve). * Kavgacı. |
çatak bayrak | * Yeniçerilerin yarısısarı, yarısıkırmızırenkteki bayrağı. |
çatal | * İki veya daha çok kola ayrılan değnek. * Yol, ağaç gibi, kollara ayrılan şeylerin ayrılma yeri. * Dallı olan şeylerin her kolu. * Yemek yerken kullanılan iki, üç veya dört uzun dişli çoğunlukla metal araç. * Dirgen. * Ucu kollara ayrılmış. * İki taraflı. * İki anlamlı, iki türlü anlaşılabilir. * Bir tür olta iğnesi. |
çatal ağız | * Bir ırmağın denize kavuştuğu yerde lığların birikmesiyle oluşan üçgen biçimli ova, delta. |
çatal aşı | * Yeşil mercimek, kuru barbunya, dövme soğan, tereyağıve baharat kullanılarak hazırlanan bir çorba türü. |
çatal ayak | * Ateşli bir silâhın namlusuna destek olan, genellikle ters V biçiminde yere kurulan iki ayaklıparça. |
çatal bel | * Bahçeyi bellemeye yarayan ucu çatallıve saplıalet. |
çatal bıçak takımı | * Sofra için gerekli olan çatal, kaşık, bıçak ve diğer servis araçlarının tümü. |
çatal çivi | * Elektrik ve telefon kablolarınısüpürgeliğe, kapıveya pencere pervazı gibi ahşap yüzeylere tutturmakta kullanılan, iki ucu sivri, U biçiminde özel çivi. |
çatal don | * Paçalarıkısa, diz üstünde kalan don. |
çatal görmek | * net görememek, bir şeyi iki görmek. çatal matal kaç çatal üzerine atlanıp sırtına oturulacak gözleri kapalı kişinin, üzerinde oturanın tek veya çatal biçimde kaldırılmışçift parmağının kaç olduğunu bilmesi temeline dayanan bir çeşit birdir bir oyunu. |
çatal iğne | * İki veya üç çengeli olan olta iğnesi. |
çatal kargı | * Büyük balıklarızıpkınlayarak avlamakta kullanılan üç dişli, sivri uçlu araç. |
çatal kazık | * Sonuçta ne olacağı belirsiz, karışık, karanlık ve şüpheli durum. |
çatal kundak | * Açıldığızaman V biçiminde olan iki ayaklıtop kundağı. |
çatal kuyruk | * Uzun ve ince gövdeli, ılık denizlerde yaşayan bir balık türü (Lepidopus caudatus). |
çatal sakal | * Sakalı ortadan ikiye ayrılmış(kimse). |
çatal ses | * İki perdeden çıkar gibi olan ve kulağıtırmalayan ses. |
çatal zıpkın | * Çatal kargı. |
çatallanma | * Çatallanmak işi. |
çatallanmak | * Çatal gibi ikiye ayrılmak. |
çatallaşma | * Çatallaşmak işi. |
çatallaşmak | * İki veya daha çok ihtimal ortaya çıkarak anlaşılması güç bir duruma gelmek. |
Kategoriler