Kategoriler
Ç SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük Ç Sayfa 25

çerçeve * Resim, yazı, ayna gibi şeyleri süslemek veya bir yere asılabilecek duruma getirmek için bunlara geçirilen
kenarlık.
* Kapı, pencere ile bunların cam veya tablalarının yerleştirilmişolduğu kenarlık.
* Bir düşünce alanının sınırlarıveya bu sınırlar içindeki alan.
* Beden eğitiminde asılma ve tırmanmalar için kullanılan araç.
çerçeve anlaşma * Hükûmet ile sendika ve işverenler arasında toplu sözleşme öncesinde varılan ön anlaşma.
çerçeveci * Çerçeve yapan kimse.
* Resimlere, tablolara çerçeve takma işiyle uğraşan kimse.
çerçevecilik * Çerçeve yapma veya satma işi.
çerçeveleme * Çerçevelemek işi.
* Filmi çevrilecek başlıca cismin, gerek büyüklük gerek yer bakımından görüntü çerçevesine göre
düzenlenmesi işi.
çerçevelemek * Bir şeye çerçeve geçirmek veya bir şeyi çerçeve içine alma.
çerçevelenme * Çerçevelenmek işi.
çerçevelenmek * Çerçeve içine alınmak.
çerçeveletme * Çerçeveletmek işi.
çerçeveletmek * Çerçeve geçirtmek.
çerçeveli * Çerçeve geçirilmişveya çerçeve içine alınmışolan.
çerçevesiz * Çerçeve içinde olmayan.
çerçi * Köy, pazar ve benzeri yerlerde dolaşarak ufak tefek tuhafiye eşyasısatan gezginci esnaf.
* (bazı bölgelerde) Tuhafiyeci.
çerçici * Çerçi.
çerçilik * Çerçinin yaptığı iş.
çerden çöpten * Dayanıksız, çürük.
* Zayıf, narin, çelimsiz.
çerez * Asıl yemekten sayılmayan, peynir, zeytin gibi yiyecekler.
* Yemek dışında yenilen yaşveya kuru yemişgibi şeyler.
çerezci * Çerez satan kimse.
çerezcilik * Çerez satma işi.
çerezlenme * Çerezlenmek işi.
çerezlenmek * Çerez türünden bir şeyler yemek.
* Bir şeyden biraz yararlanmak, çimlenmek.
çerezlik * Çerez olabilecek şeyler.
* Çerez konulan kap.
çerge * Derme çatma çadır, göçebe çadırı.
* Çingene çadırı.
* Otağ.
çergeci * Padişah çadırını beklemekle görevli yeniçeri.
çergi * Bkz. çerge.
çergici * Pazarlarda sergi açan gezginci esnaf.
çeri * Asker.
çeribaşı * Alay beyi.
* Çingene topluluklarının başı.
çeribaşılık * Çeribaşı olma durumu.
Çerkez * Kafkasya’da yaşayan bir boy veya bu boydan olan kimse.
* Çerkezlere özgü, Çerkezlerle ilgili.
Çerkez peyniri * Peynir yapmak için mayalanan sütün ince dilimler hâlinde sıcak suya atılmasıyla yapılan, taze veya kuru
olarak yenen tuzlu bir peynir türü.
Çerkez tavuğu * Tavuk, hindi gibi kümes hayvanlarının etinden yapılan ve salçasına dövülmüş ceviz, biber katılarak
hazırlanan bir yemek.
Çerkezce * Çerkez dili.
çerkezlik * Çerkez gibi davranma eğilimi.
çermik * Kaplıca, ılıca.
çerviş * Kasaplık hayvanlardan elde edilen çeşitli yağların eritilmişi.
* Yemeğin sulu kısmı.
çervişli * Çervişi olan.
çeşit * Aynıtürden olan şeylerin bazıözelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nevi.
* Canlıların bölümlenmesinde, bireylerden oluşan, türden daha küçük birlik.
* Türlü.
çeşit çeşit * Çeşitli olan, türlü türlü.
çeşitkenar * Kenarlarından hiçbiri ötekine eşit olmayan (çokgen).
çeşitkenar üçgen * Üç kenarıda ayrıuzunlukta olan üçgen.
çeşitleme * Çeşitlemek işi.
* Belli bir temayıdeğişik armoni, melodi ve ritmle süsleyerek yeniden çalma, varyasyon.
çeşitlemek * Bir şeyin çeşidini artırmak.
çeşitlendirme * Çeşitlendirmek işi.
çeşitlendirmek * Çeşitlerini artırmak.
çeşitlenme * Çeşitlenmek işi.
çeşitlenmek * Çeşitli duruma gelmek.
çeşitli * Çeşidi çok olan, türlü, mütenevvi.
çeşitlilik * Çeşidi çok olma durumu, tenevvü.
çeşme * Çoğunlukla herkesin yararlanması için yapılan, borularla gelen suyun bir oluktan veya musluktan aktığı,
yalaklısu hazinesi veya yapısı.

Bir yanıt yazın