çerçeve | * Resim, yazı, ayna gibi şeyleri süslemek veya bir yere asılabilecek duruma getirmek için bunlara geçirilen kenarlık. * Kapı, pencere ile bunların cam veya tablalarının yerleştirilmişolduğu kenarlık. * Bir düşünce alanının sınırlarıveya bu sınırlar içindeki alan. * Beden eğitiminde asılma ve tırmanmalar için kullanılan araç. |
çerçeve anlaşma | * Hükûmet ile sendika ve işverenler arasında toplu sözleşme öncesinde varılan ön anlaşma. |
çerçeveci | * Çerçeve yapan kimse. * Resimlere, tablolara çerçeve takma işiyle uğraşan kimse. |
çerçevecilik | * Çerçeve yapma veya satma işi. |
çerçeveleme | * Çerçevelemek işi. * Filmi çevrilecek başlıca cismin, gerek büyüklük gerek yer bakımından görüntü çerçevesine göre düzenlenmesi işi. |
çerçevelemek | * Bir şeye çerçeve geçirmek veya bir şeyi çerçeve içine alma. |
çerçevelenme | * Çerçevelenmek işi. |
çerçevelenmek | * Çerçeve içine alınmak. |
çerçeveletme | * Çerçeveletmek işi. |
çerçeveletmek | * Çerçeve geçirtmek. |
çerçeveli | * Çerçeve geçirilmişveya çerçeve içine alınmışolan. |
çerçevesiz | * Çerçeve içinde olmayan. |
çerçi | * Köy, pazar ve benzeri yerlerde dolaşarak ufak tefek tuhafiye eşyasısatan gezginci esnaf. * (bazı bölgelerde) Tuhafiyeci. |
çerçici | * Çerçi. |
çerçilik | * Çerçinin yaptığı iş. |
çerden çöpten | * Dayanıksız, çürük. * Zayıf, narin, çelimsiz. |
çerez | * Asıl yemekten sayılmayan, peynir, zeytin gibi yiyecekler. * Yemek dışında yenilen yaşveya kuru yemişgibi şeyler. |
çerezci | * Çerez satan kimse. |
çerezcilik | * Çerez satma işi. |
çerezlenme | * Çerezlenmek işi. |
çerezlenmek | * Çerez türünden bir şeyler yemek. * Bir şeyden biraz yararlanmak, çimlenmek. |
çerezlik | * Çerez olabilecek şeyler. * Çerez konulan kap. |
çerge | * Derme çatma çadır, göçebe çadırı. * Çingene çadırı. * Otağ. |
çergeci | * Padişah çadırını beklemekle görevli yeniçeri. |
çergi | * Bkz. çerge. |
çergici | * Pazarlarda sergi açan gezginci esnaf. |
çeri | * Asker. |
çeribaşı | * Alay beyi. * Çingene topluluklarının başı. |
çeribaşılık | * Çeribaşı olma durumu. |
Çerkez | * Kafkasya’da yaşayan bir boy veya bu boydan olan kimse. * Çerkezlere özgü, Çerkezlerle ilgili. |
Çerkez peyniri | * Peynir yapmak için mayalanan sütün ince dilimler hâlinde sıcak suya atılmasıyla yapılan, taze veya kuru olarak yenen tuzlu bir peynir türü. |
Çerkez tavuğu | * Tavuk, hindi gibi kümes hayvanlarının etinden yapılan ve salçasına dövülmüş ceviz, biber katılarak hazırlanan bir yemek. |
Çerkezce | * Çerkez dili. |
çerkezlik | * Çerkez gibi davranma eğilimi. |
çermik | * Kaplıca, ılıca. |
çerviş | * Kasaplık hayvanlardan elde edilen çeşitli yağların eritilmişi. * Yemeğin sulu kısmı. |
çervişli | * Çervişi olan. |
çeşit | * Aynıtürden olan şeylerin bazıözelliklerle ayrılan öbeklerinden her biri, tür, nevi. * Canlıların bölümlenmesinde, bireylerden oluşan, türden daha küçük birlik. * Türlü. |
çeşit çeşit | * Çeşitli olan, türlü türlü. |
çeşitkenar | * Kenarlarından hiçbiri ötekine eşit olmayan (çokgen). |
çeşitkenar üçgen | * Üç kenarıda ayrıuzunlukta olan üçgen. |
çeşitleme | * Çeşitlemek işi. * Belli bir temayıdeğişik armoni, melodi ve ritmle süsleyerek yeniden çalma, varyasyon. |
çeşitlemek | * Bir şeyin çeşidini artırmak. |
çeşitlendirme | * Çeşitlendirmek işi. |
çeşitlendirmek | * Çeşitlerini artırmak. |
çeşitlenme | * Çeşitlenmek işi. |
çeşitlenmek | * Çeşitli duruma gelmek. |
çeşitli | * Çeşidi çok olan, türlü, mütenevvi. |
çeşitlilik | * Çeşidi çok olma durumu, tenevvü. |
çeşme | * Çoğunlukla herkesin yararlanması için yapılan, borularla gelen suyun bir oluktan veya musluktan aktığı, yalaklısu hazinesi veya yapısı. |
Kategoriler